DEĞERLENDİRME
Şubat ayını hem Türkiye hem de insanlık adına ağır bir felaketle geride bıraktık. Maraş merkezli 6 Şubat tarihli büyük depremlerde, aralarında 25 meslektaşımızın da olduğu on binlerce insanımızı kaybettik, yüz binlercesi yaralı, milyonlarcası da evsiz, barksız kaldı. Bu vesileyle; hayatını kaybeden bütün canlarımıza tekrardan rahmet, yaralılara şifa, yakınlarına sabır diliyoruz.
Bu büyük yıkımın hemen ardından gazeteciler olarak bizler her koşulda işimizin başındaydık. Gerek çadırda, gerek dışarda hatta gerekse de hasarlı binalarda bile çalışarak hakikatleri halka ulaştırma çabamızdan bir an olsun vazgeçmedik. Ancak gelin görün ki, hükümet açısından işler böyle olmadı. Bütün toplum bu büyük acıya karşı “devlet nerede ve hükümet istifa” diye haykırdı. Halk bunu sordu gazeteciler de haber yaptı. Enkaz altında kalanlar için geçen her saniye bile önemliyken, dışarda bekleyenler için zaman geçmek bilmedi ancak iktidarın odaklandığı şey yine gazeteciler oldu. Depremin ilk gününden beri; enkaz başında, halkın arasında, çadırlarda, yollarda, yıkıntıların arasında haber yapan birçok gazeteci ya gözaltına alındı, ya tehdit edildi, ya da şiddet gördü. Bizler Dicle Fırat Gazeteciler Derneği olarak bunu kabul etmediğimizi defalarca söyledik yine söylüyoruz, gazeteciliğin engellendiği yerde perdelenmek istenen bir şeyler olmalı. Şartlar ne olursa olsun gazeteciler işlerinin başında, halka gerçekleri ulaştırma çabasında olacaktır.
11 ilin etkilendiği deprem sonrası sahada haber peşinde olan gazetecileri, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “moral bozucu yayın yapmak kimsenin haddi değildir” diyerek hedef aldı. Ay boyunca onlarca gazetecinin depremle ilgili haber yapması engellendi.
Gazeteci Mir Ali Koçer, Maraş’ta arama-kurtarma çalışmalarındaki koordinasyon eksikliğini eleştiren bir depremzede ile yaptığı röportajın, “devlet burada” diyen bir polis memuru tarafından engellendiği bir video paylaştı.
Engellemeler dışında gazetecilere dönük direkt fiziki saldırılar da yaşandı. Fox TV muhabiri Sevgi Şahin ve Haber Kameramanı Ömür Dikme, Maraş’ın Pazarcık ilçesinde yayın sırasında çevrede bulunan kişilerin saldırısına uğradıklarını anlattı. Gazeteci Rabia Çetin, Adıyaman’da bulunan Umut Sitesi enkazında gazeteci olduğunu fark eden korucular tarafından linç girişine uğradığını aktardı. Yaklaşık 15 kişilik bir grubun saldırısına uğrayan gazeteci, saldırganlardan depremzedeler tarafından kurtarıldığını anlattı.
Deprem sonrası enkaz kaldırma çalışmaları süren Malatya'dan canlı yayın bağlantısı yapan Halk TV ekibine aracından elinde çekiçle inen bir kişi saldırıda bulundu.
Diyarbakır'da enkaz alanlarında çekim yapmak için 8 Şubat’ta Türkiyeli gazetecilere Turkuaz Kart, yabancı gazetecilere ise akreditasyon şartı getirildi. Gazetecilerin İletişim Başkanlığı Bölge Müdürlüğüne başvurması istendi.
Böylesi bir süreçte de akla gelebilecek türlü baskı yöntemiyle, gazeteciliği, basın ve ifade özgürlüğünü bastırmaya çalışan iktidar, gazetecilerle değil, halkın ihtiyaçlarıyla meşgul olmalıdır. Gazeteciler; depremde yaşananları da, etkilerini de, sonuçlarını da kamuoyuna ulaştırmaya devam edecektir. Gözaltıyla, tutuklamayla, şiddetle, işten çıkarmalarla gerçeklerin üzeri örtülemeyecek.
Nasıl ki hükümet, her bir depremzedenin hakkını korumak, ihtiyaçlarını karşılamak ve geren ne varsa bunu yapmakla yükümlüyse, gazeteciler de halkın haber alma hakkını yerine getirmekle yükümlüdür. Gazeteciler bu yükümlülüğü yerine getiriyor, hükümetin getirmediği her bir yükümlülüğün de haberini yapıyor, yapacaktır.
Gazeteciler için depremden farkı olmayan diğer yıkıcı gündem de devam eden davalar ve yargılamalar. 16 Haziran 2022’de Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteci hakkında tam dokuz aydır iddianame hazırlanmadı. Gazeteciler dokuz aydır neyle suçlandıklarını, hangi iddialarla bu kadar uzun tutukluk süresine maruz kaldıklarını bilemeden içerdeler. Gazetecilerin avukatları ve meslektaşları iddianameye dair bugüne kadar ilgili makamlardan olumlu ya ada olumsuz bir yanıt alabilmiş değil, dolayısıyla bu uzun tutukluluk hali başlı başına bir cezalandırma yöntemine döndü. Buradan bir kez daha gazetecilere yönelik soruşturmanın tamamlanarak özgürlüklerine kavuşmalarını talep ediyoruz.
Özgür Basın ve gazetecilik adına bir diğer önemli dava da 29 Ekim’de tutuklanan 9 gazetecinin davası. Üç buçuk ay sonra tamamlanan ve 210 sayfadan oluşan iddianamenin büyük bölümü, Mezopotamya Ajansı’nda yayınlanan 149 haberlerle ilgili. Yani iddianameden anlaşılacağı üzere gazeteciler haber yaptığı için tutuklu ve bu nedenle yargılanacaklar. Tüm meslek örgütlerini 16 Mayıs’ta görülecek duruşmada mahkemenin yargılamayan çalıştığı gazeteciliği savunmaya çağırıyoruz.