DEĞERLENDİRME
Türkiye 14 Mayıs’ta seçimlere gidiyor. Herkes tek bir ağızdan seçimlerin önemini, sonucunun Türkiye halklarının geleceğini etkileyeceği konuşuluyor. Bu kadar önem atfedilen seçimlere giderken “seçim güvenliği” de tartışılan konulardan başında yer alıyor. Seçim güvenliğinin ana unsurlarından olan basın özgürlüğü ise abluka altında. Seçime yaklaştıkça basına yönelik baskılar da bu süreçte gün geçtikçe artıyor. İktidar yanlısı haber yapmayan her gazeteci, her haber sitesi, ajans, radyo ve televizyon kanalı hedef alınıyor, cezalar yağdırılıyor.
Gazetecilere yönelik gözaltılarda son dönemde iktidar tarafından “Dezenformasyon Yasası” denilen ama bizlerce “Sansür Yasası” olarak kabul edilen maddeler kullanılıyor. Seçimler yaklaştıkça iktidarın politikalarına karşı sesini yükselten, rahatsızlıklarını dile getiren yurttaşlara mikrofon uzatan gazeteciler, bu yasa kapsamında gözaltına alınmaya, haklarında dava açılmaya devam ediliyor. Bu kapsamda yasa tasarısının ilk meclise sunulduğu günden itibaren diğer meslek örgütleriyle birlikte yaşanabileceklere işaret edip, basın ve ifade özgürlüğünün önünde engel olabileceğini belirtmiştik. Bu nedenle bir kez daha verdiğimiz mücadeleyi yasa geri çekilinceye kadar sürdüreceğimizi vurguluyoruz.
Bir taraftan “Sansür Yasası” ile basın özgürlüğüne darbe vuran iktidar diğer taraftan da yapılan toplumsal eylemlere müdahale sırasında gazeteciler hedef alındı. Ay içerisinde 8 gazeteci saldırıya uğradı, 16’sı gözaltına alındı ve 1’i de tutuklandı. Gazetecilere yönelik yargı kıskacı da Mart ayında devam etti. 4 gazeteci hakkında soruşturma, 5’i hakkında ise dava açıldı. 41 ayrı yargılamanın devam ettiği geçtiğimiz ayda gazetecilere 2 yıl hapis ile 48 bin 746 TL para cezası verildi. 2 meslektaşımız ise işten çıkartıldı.
Çağımızın iletişim araçlarından olan internet yayıncılığına yönelik iktidarın ve yargının baskıcı tutumu değişmedi. 8 internet sitesi kapatılırken 330 habere bin 84 sanal medya içeriğine erişim engeli getirildi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) de halkın sağlıklı, doğru bilgiye erişimini sağlamak bu kapsamda yayıncılık yapılması noktasında işlemesi gereken bir kurum olması gerekirken iktidarın sopasına dönüşmüş durumda. Özellikle seçimler yaklaşırken RTÜK’ün iktidar propagandası yapmayan kanalları daha fazla hedef almaya başladı. Bu durumun dozajı öyle bir arttı ki RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, gazetecileri hedef alan, hakaret içerek açıklamalarını sanal medya üzerinden yapmaya başladı. TV yayınında tutuklu bir siyasetçi olan Selahattin Demirtaş’ın kitabından söz eden programcıyı “provakatörlük yapma” diye hedef aldı ve kanalı da ceza vermekle tehdit etti. Nitekim bu açıklamanın ardından kanallara ceza yağdı. Halk adına yayıncılığı denetlemesi gereken RTÜK’ü iktidar denetçisi olmaktan çıkmaya çağırıyoruz.
Diyarbakır’da 8 Haziran’da düzenlenen operasyonda tutuklanan aralarında dernek eşbaşkanımız Serdar Altan’ın da aralarında bulunduğu 16 gazeteciye dair iddianame 10 ayın ardından tamamlandı. Savcılık tarafından Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianameye dair henüz bir karar çıkmadı. 28 Mart’tan bu yana iddianameyi inceleyen mahkemenin en kısa sürede duruşma tarihi vererek tutuklu meslektaşlarımızın özgürlüğü noktasında bir karar vermesini bekliyoruz, bu sağlanıncaya kadar da mücadelemizi sürdüreceğimizi belirtiyoruz.