DEĞERLENDİRME
Gazetecilere dönük baskılar her geçen ay artıyor. Ne yazık ki Türkiye’de her ay çetelesini tuttuğumuz baskı zincirine bir yenisi daha ekleniyor. Kaç gazetecinin saldırıya uğradığı, kaçının tutuklandığı, kaçının evinin basıldığı, kaçına dava açıldığı listelerinin kısalmasını umarken, her ay daha uzun listeler yapmak zorunda kalmak, yaşadığımız ülke adına utanç verici bir durumdur.
Temmuz ayına gazetecilere dönük artan şiddet haberleriyle girdik. Derneğimiz ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu’nun, Ankara Ulus'ta yapmak istediği basın açıklamasına müdahale eden polis, Mezopotamya Ajanjı Haber Şefi Deniz Nazlım, gazeteci Sibel Yükler ve LGBTİ+ Haber Portalı muhabiri Yıldız Tar’ı darp ederek gözaltına aldı. Ayrıca Pir Haber Ajansı muhabiri Eren Güven'in kamerası müdahale sırasında polisler tarafından kırıldı.
İster bir basın açıklaması olsun, ister bir panel olsun, ister yürüyüş, ister eylem ister çatışma isterse de savaş olsun, gazeteciler her şartta o anda orada haber yapmakta özgürdür. Ne yazık ki Türkiye’de bu özgürlüğün sınırları tamamen silikleşmeye başladı. Ankara’daki “Onur Yürüyüşü”ne polis müdahalesi sırasında çekim yapan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Emel Vural’ın yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkıldı. Ayrıca KaosGL.org muhabiri Aslı Alpar da polisin müdahalesinde bacağından yaralandı. Bu iki örnek, sadece bir yürüyüşü haber yapmak isteyen yakın zamandaki gazetecilik örnekleridir ve ne yazık ki bunu da bu ülke adına “gazetecilere dönük şiddet” başlığı altında kayıtlara geçiyoruz.
Gazetecilere yönelik şiddet halinin yalnızca kolluk güçlerinden değil, toplumun farklı kesimlerinden de uzanması işin içler acısı ve kabul edilemez bir durum olduğunu gözler önüne seriyor. Temmuz ayı içerisinde yaşadığımız bire şiddet haberi de bir ‘hukukçu’dan geldi. Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Yakup Demir, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde haciz işlemleri sırasında esnaf ile polisler arasında yaşanan gerginliği çektiği sırada, Antep Barosu’na kayıtlı avukat Fevziye Karaer’in fiziki saldırısına uğradı. Karaer’in saldırısı nedeniyle Demir kaşından yaralandı.
Gazeteciler toplumu bilgilendirme ilkesinden hareketle, habercilik yaparken ne yazık ki söz konusu şiddet sarmalında çoğu kez kendileri de haber olabiliyor. Yukarıda belirtildiği gibi, gazetecilere dönük şiddet hali kolluk güçleriyle sınırlı kalmayıp toplumun değişik kesimlerinde de baş gösteriyor. Şanlıurfa Birecik ilçesinde HDP’nin yaptığı basın açıklamasını haberleştiren gazeteci Kerem Kırpaç’ın AKP’li Birecik Belediye Başkanı Mahmut Mirkelam tarafından darp edilmesi bu olayın en açık örneğidir.
Türkiye ve dünya kamuoyunun yakından takip ettiği 16 Kürt gazetecinin tutuklanması konusu da, gazetecilik ve basın özgürlüğü açısından hala sıcak bir gündem. Diyarbakır’da 8 Haziran günü yapılan ev basınlarında gözaltına alınan ve 16 Haziran günü çıkarıldıkları mahkemece “Örgüt üyeliği” iddiası ile tutuklanan 16 meslektaşımız, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürülmüştü. Tutuklu gazetecilerden 12’sinin Diyarbakır 1 ve 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevleri’ne sevk edildiğini öğrendik.
Türkiye’de gazetecilik adına her geçen gün ağırlaşan bir diğer konu ise yarılamalar. Yüzlerce gazeteci her sabah iş yerlerine gitmek yerine önce adliye koridorlarında mesaiye başlıyor. Uzadıkça uzayan yargılamalar, verilen ağır cezalar beraberinde yoğun bir hak arama mücadelesi de getiriyor. Uluslararası arenada Türkiye basın özgürlüğü sıralamasını her raporda daha da geriden vermek işte bu yargılamalar sonucunda olan gerçeklerdir. Bu ay da gazeteciler; Ali Ergin Demirhan, Canan Coşkun, Barış Pehlivan, Nurcan Yalçın, Can Ataklı, Özgür Boğatekin, Fatih Tezcan, Öznur Değer, Uğur Yılmaz ve Hasan Tolga Balcılar’ın isimlerini adliye koridorlarındaki listelerde gördük.
Son aylarda sıkça gündemde olan internet ve dijital mecralardaki sansür konusu da yine raporumuzda örnekleriyle genişçe yer verdiğimiz bir diğer önemli konu. İnternet-dijital medya mecralarına yönelik erişim engeli konusunda, haber siteleri ve ajansların geçtiği haberlerin sulh ceza hakimliklerince sıkça engellenmesine tanık olduk. Henüz yasasından bahsediyorken bu kadar ağır ve sayıca çok fazla ihlalin yaşanması kabul edilemez. Tam da bu nedenle sansür yasasına karşıyız ve iptal edilmesi konusundaki kararlılıktayız.
Temmuz ayı raporumuz, Türkiye cezaevlerinde bu ay itibariyle, 77 gazetecinin tutuklu olduğunu gösterirken, basın ve ifade özgürlüğüne dönük baskıların, şiddettin ve her türlü sansürün son bulması gerektiğini yineliyoruz. Gazetecilik, gözaltı, tutuklama, yargılama, sansür, şiddet ve baskıyla karartılamaz, engellenemez.