DEĞERLENDİRME |
Dünyamız kapitalizmin yok edici sistemi altında eziliyor ve vahşi kapitalizm dünyamızı daha yaşanmaz hale getiriyor. Ukrayna’da başlatılan ve tüm yakıcılığıyla süren savaş bu sistemin bir sonucudur. Yine insanlar katlediliyor, yine kentler harabeye çevriliyor, yine doğa talan ediliyor ve bir kez daha coğrafyamız canlı yaşamı için cehenneme dönüştürülüyor. Ancak bu savaş yine zenginleri daha zengin yapıyor, savaş baronlarını daha da güçlendiriyor ve hegemon geçlerin yeniden tüm dünya üzerinde egemenliklerini pekiştirmelerini sağlıyor.
Savaşlarda elbette en büyük zararı siviller görür. Aslında halkların bu savaşlardan hiçbir çıkarı yoktur. Rusya-Ukrayna savaşında da ölenler yine sivil insanlar. Ve maalesef bu siviller içerisinde yine gazeteciler var. Son olarak 1 Mart günü Kiev’e düzenlenen bir saldırıda Yevhenii Sakun adlı gazeteci katledildi. Bir kez daha hatırlatmamız gerekir ki, gazeteciler bir yerde olup bitenleri kamuoyuna duyurmak için emek veriyorlar. Yani her şart ve koşulda korunmaları gerekir. Nedeni ne olursa olsun, bizler gazetecilere dönük saldırıları kabul etmiyoruz ve gazeteci Yevhenii Sakun’u saygıyla anıyoruz.
Ukrayna savaşının gölgesinde bir ayı daha geride bırakıyoruz. Türkiye’de Şubat ayı yine gazetecilere dönük hak ihlalleri ile dolu geçen bir ay oldu. Bilindiği üzere hapishanelerde halen onlarca gazeteci var ve tüm çağrılara rağmen serbest bırakılmıyorlar. Tam tersine gazetecilere yönelik baskı ve zor üst seviyeye çıkarılmakta. Şubat ayında gazeteciler saldırıya uğradı, gözaltına alındı, tehdit edildi ve binbir türlü bahaneyle işlerini yapmaları engellendi. Yaşanan bu saldırılarda maalesef bir meslektaşımız da öldürüldü. Ses Kocaeli Gazetesi sahibi Güngör Arslan, çeteler tarafından uğradığı silahlı saldırıda katledildi. Öyle görünüyor ki, Güngör Aslan yaptığı haberlerle birçok çevreyi rahatsız ediyordu. Bu nedenle defalarca tehditlere maruz kalmıştı. Fakat o haber yapmaktan vazgeçmedi. Umuyoruz ki, Arslan’ın katilleri tüm açıklığıyla ortaya çıkarılır ve yargılanır, bu cinayet de katledilen onlarca Kürt gazetecinin dosyası gibi karanlığa mahkum edilmez.
Şubat ayında gazeteciler yine içi boş suçlamalarla soruşturmaya maruz kaldı, haklarında davalar açıldı. Yargılanan gazetecilerden Mehmet Şahin, Deniz Yücel, Selda Manduz, Durket Süren ve Berivan Altan 16 yılı aşkın cezayla cezalandırıldılar. Bu durum da gösteriyor ki Türkiye’de gazetecilik halen suç olarak görülmekte. İktidar, “gazetecilik yapabilirsiniz, ancak bizim izin verdiğimiz kadar!” gibi bir yaklaşıma sahip. Elbette bizler bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Gazeteci kimsenin askeri değildir ve kimsenin emir ve fermanıyla hareket etmez. Sizlerin de bu gerçeği görmeniz ve her ne kadar gönlünüzce olmasa da kabul etmeniz lazım.
Yine bu ay içerisinde RÜTÜK çok sayıda televizyona cezalar kesti, birçok yayın yasağı uygulandı, onlarca haber yasaklanarak internet sayfalarından silindi ve bazı internet sitelerine erişim engeli getirildi. Yargı ilginç bir karara imza atarak, haklarında toplatma ve yasak kararı bulunmayan birçok gazete, dergi ve kitap; savcının talebi üzerine Diyarbakır Sulh Ceza Hakimliği tarafından yasaklandı ve toplatılmasına karar verildi. Aralarında Xwebûn ve Yeni Yaşam gazeteleri, Jineoloji ve Demokratik Modernite dergilerinin bulunduğu yayımlar, tamamen hukuk dışı bir şekilde engellenmiş oldu. Bu yaklaşım açık bir şekilde özgür basına yönelik düşmanca bir yaklaşımdır ve hiçbir hukuki yanı yoktur. Ankara Sulh Ceza Mahkemesi’nin Xwebûn gazetesinin internet sitesi hakkında verilen yasak kararını iptal etmesi bunun açık göstergesidir.
Gazetecilik alanında yaşanan bunca hak ihlali ve baskıya rağmen bizler özgür ve eşit bir yaşam konusunda umutluyuz. Hiçbir savaş, zulüm, baskı ve faşizan uygulama bizi bu umuttan uzaklaştıramaz. Bu nedenle baskıcı iktidarlara çağrıda bulunuyoruz; ellerinizi insanlığın yaşamından çekin ve zulmünüzü de yanınıza alarak çekip gidin! Dünyanın barışsever halkları bu coğrafyayı özgür, huzurlu ve daha yaşanılır hale getirecektir.