DEĞERLENDİRME |
Türkiye’de Kürt gazetecilere yönelik tutuklama, operasyon; “sansür yasası”, haber takibini engelleme ve cezalandırılma politikalarıyla basın ve toplum nefessiz bırakılmak isteniyor. 8 Haziran 1992 yılında Diyarbakır’ın Sur ilçesinde devlet destekli Hizbullah tarafından katledilen Hafız Akdemir’in, katledilişinin 30’uncu yılında Diyarbakır’da özgür basına yönelik operasyon gerçekleştirildi. Özgür basın geleneğinin baş eğmeyen isimlerinden olan Hafız Akdemir’i anmak ve faillerinin yargılanmasını talep etmeye hazırlandığımız bu günde Apê Musa’nın 20 ardılı gözaltına alındı.
Son yıllarda gazetecilere yönelik en büyük saldırı olan bu operasyonda 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. Derneğimiz (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, JINNEWS Müdürü Safiye Alağaş, JİNNEWS editörü Gülşen Koçuk, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç ile gazeteciler Ömer Çelik, Suat Doğuhan, Ramazan Geciken, Esmer Tunç, Neşe Toprak, Zeynel Abidin Bulut, Mazlum Doğan Güler, Mehmet Şahin, Kadir Bayram, Lezgin Akdeniz, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Remziye Temel evlerine ve işyerleri olan ajans ve yapım şirketlerine yapılan baskınlarla gözaltına alındı. Meslektaşlarımızla birlikte ifade özgürlüğü kapsamında sokak röportajında konuşan İhsan Ergülen isimli yurttaş da aynı operasyon kapsamında gözaltına alındı.
JİNNEWS’in bürosu ile Pia, Pel ve Ari Yapım Şirketlerine düzenlenen baskınlarda dijital tüm malzemelere el konuldu. Ari ve Pia Yapım Şirketlerini 8 Haziran’da ablukaya alan polisler, hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen “arama devam ediyor” diyerek bu kurumlara girişi engelliyor. Bu durum bile operasyonun asıl amacının gazetecilerin çalışmasını engellemek olduğunu ortaya koyuyor.
Gözaltı süreleri uzatılarak 8 gün Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan meslektaşlarımıza neyle suçlandıklarına ilişkin dahi bir açıklama yapılmadı. Operasyonun yapıldığı gün devletin resmi yayın kuruluşu TRT 1 üzerinden medyaya servis edilen bilgiyle meslektaşlarımız hedef gösterildi.
16 Haziran’da ise Diyarbakır Adliyesi’ne sevk edilen arkadaşlarımızın savcılık ve mahkeme işlemlerinde tamamen gazetecilik faaliyetleri sorgulandı. Sabaha karşı tamamlanan süreçte aralarında derneğimizin Eşbaşkanı Serdar Altan’ın da bulunduğu 16 gazeteci tutuklandı, 6 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Kopyala-yapıştır gizli tanık beyanları ve kararlarla 16 meslektaşımızın tutuklanmasıyla, ne yazık ki tutuklu gazeteci sayısı 76’ya yükseldi.
Meslektaşlarımızın tutuklanmasından sonra oluşan kamuoyu tepkisini dindirmek amacıyla Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, yandaş basın üzerinden servis ettiği fotoğraflarla kendini ele vermiş oldu. Kamera, fotoğraf makineleri, gazete arşivleri ve onurumuz olan özgür basın şehitlerinin fotoğrafları suç delili olarak gösterilmeye çalışıldı. Bu durum bile başlı başına operasyonun gazeteciliğe açılmış bir savaş olduğunu, iktidarın basına yaklaşımını ortaya koydu.
Diyarbakır’da 16 Kürt gazetecinin tutuklandığı saatlerde “Sansür yasası” olarak bilinen “Dezenformasyon yasası” Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçti. İnternet sitelerine erişimin Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) denetimine verilmesinden basın kartı verilişine dair düzenlemelerle medya tamamen susturulmak isteniyor. Sanal medya paylaşımlarına 3 yıla kadar hapis cezası içeren düzenleme bir bakıma toplumun da tümden cendereye alınması anlamına geliyor.
Yıllardır medyada el değiştirme, kapatmalarla basının büyük bir bölümünü ele geçiren iktidar, yaptığı bu düzenlemeyle az sayıda kalan muhalif ve özgür basını tümden sindirmeyi hedefliyor. Gazeteci ve meslek örgütlerinin tepkisi nedeniyle Meclis Genel Kurulu’na getirilme tarihi ertelense de söz konusu “Sansür yasası”na karşı mücadelemiz devam edecek.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) talebiyle Voice of America (Amerika’nın Sesi) ve Almanya merkezli Deutsche Welle (DW) haber sitelerinin Türkçe edisyonlarına Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirildi. Şubat ayında yapılan düzenlemeyle uluslararası program sağlayıcılarının Türkiye’den lisans alması zorunluluğu getirildi. Her iki yayın da okuyucularının kendilerine ulaşabilmeleri için alternatif VPN sağlayıcıları önerdi. Biz de bu uygulamanın editöryal bağımsızlığa müdahale ve sansür olduğunu belirterek erişim engellerinin kaldırılmasını talep ediyoruz.
Gazetecilerin sahada haber takibini yapmalarına yönelik engeller bu ay da devam etti. İstanbul’da gerçekleşen "20. İstanbul LGBTİQA+ Onur Yürüyüşü"ne yönelik polis saldırısında da gazetecileri darbeden ve engelleyen polis, AFP Muhabiri Bülent Kılıç’ı gözaltına aldı.İstanbul Adliyesi önünde hasta ve infazı yakılan tutuklular için yapılmak istenen Adalet Nöbetinde de polis saldırısını kayıt altına alan gazeteciler hedef alındı. Polisin, şiddetini gizlemek adına gazetecileri engellemesi, gözaltına alması kabul edilemez.
Kemal Kurkut’un 2017 Diyarbakır Newrozu’nda polis kurşunuyla katledilme anını fotoğraflayarak olayı kamuoyuna duyuran Mezopotamya Ajansı editörü Abdurrahman Gök’ün “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılandığı davada karar çıktı. Gazeteci Gök, polisin bir cinayetini aydınlattığı, gerçeği halka ulaştırdığı için mahkeme tarafından “cezalandırıldı.” Bir kez daha gazeteciliğin suç olmadığını ve yargılanmayacağını belirtiyoruz.