DFG 2022 YILI EYLÜL AYI GAZETECİLERE YÖNELİK HAK İHLALLERİ RAPORU

DFG 2022 YILI EYLÜL AYI GAZETECİLERE YÖNELİK HAK İHLALLERİ RAPORU

DEĞERLENDİRME

Eylül ayını geride bırakıp yaşananları kayıt altına almak için raporlaştırırken, ne yazık ki Ekim ayına gazetecilik ve insanlık adına kara bir haberle başladık. Jineoloji Araştırma Merkezi Üyesi ve Jineoloji Dergisi Editörü gazeteci Nagihan Akarsel, Süleymaniye’de uğradığı silahlı saldırıda katledildi. Akarsel’in gazeteciliğine ve mücadelesine tanık olan meslektaşları olarak bu saldırıyı kınıyoruz.

Uzun yıllar gazetecilik ve kadın bilimi olan Jineoloji’de araştırmalar yapan Akarsel’e yönelik bu saldırının onun hakikat arayışına yönelik olduğun biliyoruz. Nagihan Akarsel’i katledenlere bir kez daha hakikatin kalemini hiçbir katliamın kırmaya gücünün yetmeyeceğinin yanıtını veriyoruz. Sokaklara çıkarak haykırdığımız gibi bir kez daha onun hakikat mücadelesin, kalemini sahipsiz bırakmayacağımızın sözünü veriyoruz. Nagihan Akarsel de tıpkı diğer özgür basın şehitleri gibi hakikat mücadelemizin öncü ve ışığı olmaya devam edecek.

Kürt bilgesi, öğretmenimiz Apê Musa’nın (Musa Anter) katledilmesinin 30’uncu yılında yargı onun katillerini akladı. Bir önceki duruşmada faillerin ve arkasındaki gücün yargılanması noktasında adım atmayarak katliam tarihinden bir gün sonra olan 21 Eylül’e duruşma günü veren mahkeme heyeti, zaman aşımı gerekçesiyle davayı düşürdü. Katliamın “insanlığa karşı işlenmiş suç” kapsamına alınması noktasında yapılan başvuruları kabul etmeyen mahkeme, verdiği bu kararla failleri ödüllendirdi, 1990’lı yılların karanlık güçleriyle ortaklaşarak Musa Anter’i bir kez daha katletti. Bizler de Apê Musa’nın ardılları, küçük generalleri olarak kararı kınıyor ve bu davanın takipçi olmaya devam edeceğimizi belirtiyoruz. 

Geçtiğimiz yasama yılı süreceğinde AKP-MHP tarafından Meclis’e sunulan ve tepkiler nedeniyle Genel Kurul’a getirilmesi ertelenen “Sansür Yasası” olarak adlandırılan yasa tasarısı bir kez daha gündemde.  Yeni yasama yılının ilk gününde yeniden gündeme gelen bu yasa ile birlikte basın tümden susturulmak isteniyor. İktidar tarafından bu yasa her ne kadar “Dezenformasyon”u önlemek adı altında düzenlenmek istendiği belirtilse de biz gazeteciler olarak bunun sansürün genişletilmesi, tüm topluma yayılmasını sağlamak amacıyla çıkartıldığını biliyoruz. Bu yasanın basın ve ifade özgürlüğü noktasında yaşanan ihlalleri katmerleştireceği gibi iletişim alanında bir alternatif olan dijital medya platformlarının iktidar denetimine sokulmak istendiğini vurguluyoruz.

Tek sesli bir medya ve toplum yaratmak, hali hazırda yaratılan korku iklimini canlı tutmak, sansürü ve oto sansürü daha da ağırlaştırmak amacını taşıyan bu yasayı en net keskin biçimde reddediyor bir an önce bundan dönülmesi için dayanışmanın ve ortak mücadelenin önemini bir kez vurguluyoruz. Toplumsal muhalefeti, basın ve ifade özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü baskılayacak olan bu yasa tüm yönleriyle kapsamlı bir sansür yasasıdır. Henüz yasa geçmemişken dahi, emareleri kendini gösterdiğine tanık oluyoruz. Her ay düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü adına raporlar hazırlarken, söz konusu raporların dahi engellenmesi Türkiye’de gazeteciliğin geldiği ya da getirildiği nokta için net bir özet mahiyetinde. Meclis Genel Kurulu’nda ilk iki maddesi onaylanan yasa tasarısının geri çekilmesi ve için herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

Türkiye’de gazetecilik açısından süregelen en önemli sorunlar başında ise tutuklu gazeteciler konusu geliyor. Haber yapmalarını engellemek için tutuklanan gazeteciler bu kez de yoğun ve yıpratıcı bir dizi ihlale maruz kalıyor. Tıpkı diğer siyasi tutuklularda olduğu gibi gazetecilerin de günlük ihtiyaçlarının karşılanması ve baskılara kadar birçok ihlale maruz kalıyor. Diyarbakır’da 8 Haziran’da düzenlenen operasyonda tutuklanan 16 gazeteciden Safiye Alağaş, Neşe Toprak, Remziye Temel ve Elif Üngür tutuldukları Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi'ndeki gözetleme, çıplak arama, hasta mahpusların tedavisinin engellenmesi ve etkinlik kısıtlamasına karşı düzenlenen açlık grevine katıldı. Kadın gazeteciler "Yoğunlaşan hak ihlallerine karşı uyarı amacıyla" diğer kadın mahpuslarla birlikte 5 günlük açlık grevi eylemi yaptı.

Bütün bu ağır tabloya rağmen, gazetecilik mesleği adına umudu canlı tutan, hakikati olduğu karanlıktan çıkaran kadın gazeteciliği adına da önemli bir günün yıl dönümündeyiz. Türkiye’de ilk kadın genel yayın yönetmeni olan ve öncülerimizden biri olarak kabul ettiğimiz Gurbetelli Ersöz’ün, 7 Ekim 1997’de yaşamını yitirmesinin yıldönümünü Kürt Kadın Gazeteciler Günü olarak kabul edildi. Bu vesileyle 7 Ekim Kürt Kadın Gazetecileri Günü’nü kutluyor, Gurbetelli’nin kalemini her daim işler kılan tüm kadın gazetecileri selamlıyoruz.