DEĞERLENDİRME
Türkiye'de Mayıs ayında iki önemli seçim gerçekleşti. Her iki seçimde de her ne kadar iktidar ve mantalitesi değişmese de hükümetin tümüne yakın üyeleri değişti. Sadece hükümet üyeleri değişse de seçim öncesi politikalar aynı zihniyet çerçevesinde devam ediyor ve şimdiye kadar değişeceğine dair herhangi bir işaret ve emare de söz konusu değildir. Seçim öncesinde olduğu gibi seçim sonrasında da gazetecilerin üzerindeki baskılar her geçen gün biraz daha şiddetini artırarak devam etti ve özelde gazeteciler iktidarın ve yargının açık hedefi durumuna getiriliyorlar. Bu nedenle Türkiye de gazetecilerin haber yapma, mevcut gelişmeleri kamuoyuna yansıtma ve hat da yapılan haberleri paylaşmanın dahi her türlü olanakları ortadan kaldırmaya çalışılıyor.
Öyle ki bu ülkede sadece ekonomik enflasyon tavan yapmamış, aynı düzlemde adaletsizlik, baskı ve şiddet enflasyonu da tavan yapmış durumda. Her cumartesi günü İstanbul da devlet eliyle kaybedilenlerin yakınları kaybedilenlerin akametini öğrenmek için çalışma yapan Cumartesi Anneleri ve İnsanlarına tüm halkın gizleri önünde büyük bir vahşetle baskı yapılmakta. İfade edildiği gibi insanlar üzerinde yürütülün bu vahşet yetmiyormuş gibi yandaşlarına rant ortamı yaratmak için hem Kürdistan’ın bir çok yerin de ve hem de Ege ve Çukurova da doğaya aynı minvalde hoyratlık yapmaya devam ediyorlar. İktidar ve yandaşları kendi rant ve menfi menfaatlerini gerçekleştirmek amacıyla bu hoyratlığa karşı aktif tutum alan doğa savunucuları ve durumu yerinde takip eden gazetecileri kuşatıp her türlü zorba ve sindirme yolları ile baskı altına alıyorlar.
Halk her geçen gün derinleşen ekonomik kriz ortamında kendini nasıl geçindiririm derdine düşmüşken iktidar da halk ve doğa karşıtı yolsuzluklarının daha çok halka yansıtılmaması için nasıl gazetecileri derdest edip ses ve soluksuz bırakırım derdine düşmüş durum da. Bu anlayış doğrultusun da polis, en son kendi dijital medya hesapları üzerinde yargıya dair bir haberi paylaştıkları için Amed merkezli gazetecilere operasyon çekti. Tüm gazetecilerin üzerine korku salma amacıyla gazetecilerin evleri basıldı ve gazeteciler ters kelepçe ile gözaltına alındı. Gözaltına alınan gazetecilerden Mezopotamya Ajansı Muhabiri Fırat Can Arslan “kamu çalışanlarını hedef göstermiş” bahanesiyle tutuklanıp cezaevine konuldu.
İktidarın gazetecileri sindirmek ve teslim almak için her türden yönelimlerine rağmen Temmuz ayında araların da derneğimizin Eş Genel Başkanı Serdar Altan’ın da olduğu toplamda 15 meslektaşımızın serbest kalması herkesi sevindiren bir gelişme olarak gerçekleşti. 13 ay tutukluluktan sonra 15’i tutuklu toplamda 18 gazeteci Amed Adliyesin de mahkemeye çıktılar ve kendileri üzerinde gazeteciliği yargılamaya çalışan mahkemede gazeteciliği savundular. Eş Başkanımız Serdar Altan ve diğer meslektaşlarımız iktidarın gazeteci ve gazeteciliğe karşı yürüttüğü bastırma ve sindirme politikalarını teşhir edip tahliye oldular. Bu davadan bir hafta önce Jinnews Müdürü meslektaşımız Safiye Alagaş da aynı tutumu göstermiş ve serbest bırakılmıştı.
Bunlara rağmen Eş Başkanımız Dicle Müftüoğlu ve birçok meslektaşımız daha cezaevlerinde tutulmakta. En son 1 Temmuz’a kadar elde edilen verilere göre halen 60 gazeteci kendi mesleklerini icra ettikleri için Türkiye cezaevlerindeler. Sadece bu tablo seçim sonrası mevcut iktidarın gazetecilere karşı bastırma ve teslim alma politikalarının ne derecede değişmediğini açıklamakta. Bu da gösteriyor ki yeni hükumet kabinesinin gazetecilere karşı karinesi geçmiş hükumet kabinesinden farklı olmayacak. Elbet de biz DFG üyeleri derneğimizin tüzüğü doğrultusunda mevcut koşulların ortadan kalkması için gazeteciler arasında mesleki dayanışmayı ve mesleki örgütleme çalışmalarımızı aralıksız yürüteceğiz ve son olarak da tüm gazeteci meslek örgütlerini iktidarın bu baskı ve teslim alma politikalarına karşı dayanışmaları için çağrıda bulunuyoruz.