DEĞERLENDİRME
Ülke tarihinin belki de en önemli kavşağını döndük geride bıraktığımız Mayıs ayında. Uzun bir süredir toplumun her alanında kendini iyiden iyiye hissettiren iktidar baskısının had safhasındaydık. Ekonominin, siyasetin, özgürlüklerin bir bütün olarak aslında hayatın tıkanma noktasında olduğu bir süreçte Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine gittik.
Bu açıdan bütün bu saydığımız alanlarda bir yenilenme olacağı ümidiyle gittiğimiz sandıklardan önceki halin değişmeyeceği işaretlerle döndük. Gazetecililer ve basın meslek örgütleri için iktidarda hangi siyasi partinin olduğundan çok, söz konusu partinin bu noktada hak ve özgürlüklere açtığı alan bizler açısında önemli olan. Sözümüzü, eleştirimizi, sesimizi yükselttiğimizi asıl alan da bu, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, basın ve ifade özgürlüğünün baskılandığı, toplumun haber alma hakkının engellendiği çok uzun bir süreç yaşıyoruz.
Bizler için temel amaç, bu konularda mücadele etmek, evrensel standartla bir basın özgürlüğü karnesine sahip olmak ve gazetecilerin işlerini hiçbir kaygıya kapılmadan yapabilecekleri alanlar açmak.
Bu noktalardan baktığımızda saydığımız bütün bu alanlarda ne yazık ki sadece geride bıraktığımız Mayıs ayı içerisinde bile bütün bunların tersini yaşadık. Bütün dünyada kabul görmüş ve o gün gazetecilerin ve toplumun bilgiye ulaşma özgürlüğünü kutlayacağı gün olan 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde derneğimizin eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Ajansı Editörü Sedat Yılmaz’ın bileklerine kelepçe vuruldu. Dünya basın tarihi açısından, akademilerde tez konusu olacak bu ironik mesele için o gün sözümüz ve manşetimiz şuydu: “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde iki gazetecinin eline kelepçe takıldı. Bunu da unutmayacağız...” Elbette unutmayacağız ve basın özgürlüğü için bugüne kadar sürdürdüğümüz mücadelemiz sürecek. O gün tutuklanan eşbaşkanımız Dicle Müftüoğlu, gözaltına alınmasına saatler kala bile gazetecilerin özgürlüğü için haykıran, uykusuz kalan, yazan çizen, yorulan, hasta kalan ama bütün bunlardan dolayı bir gün bile şikayet etmeyen bir gazeteci. Şimdi o mücadelesini verdiği olayın tam merkezinde.
Bu ayı da hem genel hatlarıyla hem de seçimden kaynaklı yine gazetecilerin haber yapmasının önüne geçilen, gazetecilerin tutuklandığı, gözaltına alındığı bir ay olarak kayıtlara geçmek bizler açısından üzücü ama bir diğer yandan mücadele gerekçesi.
Dışarda tüm bunlar yaşanırken, mücadelesini verdiğimiz tutuklu gazetecilere dönük ihlallerde de ne yazık ki bu ay da bir eksilme yaşanmadı.
Dünya basın özgürlüğü endekslerinde gerileyen değil, bunun aksini yaşayan bir ülke olmak, hakikati görmezden gelerek örtbas eden bir yayıncılık değil tam aksine şartlar ne olursa olsun o hakikati gün yüzüne çıkaran bir yayıncılıkta ısrar anlayışını hakim kılmak en büyük hedefimiz. Mücadelemiz bunun için oldu bundan sonra da bunun için olacak.