DEĞERLENDİRME
2021 yılının ilk ayını geride bıraktık. Bu ay, basın açısından geçtiğimiz yılın bir devamı niteliğinde oldu. Ocak ayı boyunca yaşananlara baktığımızda gazeteciler için sadece yılın değiştiğini, baskıların ise kaldığı yerden devam ettiğini görüyoruz. Bunun altında gerçeğe olan tahammülsüzlük ve basın özgürlüğünün tesis edilmemesi yatıyor. Aksi bir tablo söz konusu olsa bugün raporumuzda ihlallerden bahsediyor olmazdık. Hatta rapor açıklama ihtiyacı bile duymazdık. Ancak ne yazık ki halen birçok ihlale tanıklık ediyor ve her ay rapor açıklamak zorunda kalıyoruz. Bu durum bile yaşananların ortaya konulması açısından yeterli ve açıklayıcı bir örnektir.
Dünyanın her yerinde gazeteci denince akla ilk gelen şey haber olur. Türkiye’de ise mesleğimiz dile getirildiğinde akıllara ilk önce baskılar geliyor. Mevcut iktidarın basına yaklaşımı bu sonucu doğurmuştur. Siyaset dünyasında izlenen yol ve kullanılan dil gazetecilere yaklaşımda da kendini gösteriyor. İktidar farklı bir görüntüye, fotoğrafa, sese, habere izin vermemek için baskıları her zaman diri tutmak istiyor. Belirlenen çizginin dışına çıkan, toplumun tüm kesimlerine ses olan basın kuruluşları hedef alınıyor, gazeteciler “terörist” ilan ediliyor. Şunu hatırlatmakta fayda var; gazeteci iktidarın propagandasını yapan kişi değil, attığı her adımda doğruyu arayan, gerçeği sırtlayıp halka ulaştıran kişidir. İktidar da artık bunu anlamalı, yandaşlarını gazeteci, gazetecileri de “terörist” ilan etmekten vazgeçerek, baskılara son vermelidir.
Maalesef ki yargı da basın emekçilerine karşı bir sopa gibi kullanılmaya devam ediliyor. Gözaltı ve tutuklamalar hız kesmiyor. Yapılan bir haber, alınan bir röportaj, çekilen bir görüntü veya fotoğraf halen tutuklama gerekçesi olabiliyor. Tüm toplum gazetecilerin özgürlüğünü isterken, yargı tam tersi bir tavır takınıyor. Geride bıraktığımız ayda da bu durum devam etti. Cezaevindeki gazetecilere yenileri eklendi. Mevcut tabloda onlarca meslektaşımız gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulunuyor. İktidar-yargı ikilisinin bu tutumundaki ısrarı basın özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıracak bir boyuta getirdi. Bir kez daha çağrımızı yineliyoruz; tutuklu tüm gazeteciler vakit kaybetmeden serbest bırakılmalıdır. İktidar gazeteciliği kontrol altına almakta ne kadar ısrarlıysa, bizler de mesleğimizi korumakta en az o kadar ısrarlıyız.
Dünya ve Türkiye örneklerine bakıldığında basına yönelik baskıların sonuçsuz kalacağı ortadadır. Öyle ki AKP-MHP iktidarı gazetecileri kontrol altına almaya çalışan ilk güç değil. Hem Türkiye’de hem de dünya genelinde geçmişten günümüze egemenler gazeteciliği kontrolü altında tutmaya çalıştı ancak amaçlarına ulaşamadı. Çünkü gazetecilik toplumun vicdanıdır ve bu vicdanı zapturapt altına almak imkansızdır. Hiç şüphesiz günümüzde de benzer bir sonuç ortaya çıkacaktır. Baskılar gazeteciliği bitiremeyecek, gerçekleri yok edemeyecek, doğruların halka ulaştırılmasını engelleyemeyecektir. Bu temelde mevcut iktidarın da tüm baskılarının beyhude bir çabadan öte olmadığını vurguluyor, gazeteciliğin her şart ve koşulda var olmaya devam edeceğini belirtiyoruz.