DEĞERLENDİRME
Önceki gün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ydü. Ancak onlarca meslektaşımız bu günü özgürlüklerinden mahrum bir şekilde karşıladı. Yine raporumuzda yer alan veriler de özgürlüğü değil, baskıları ve ihlalleri işaret ediyor. Böylesi bir tabloda basın özgürlüğünden bahsetmek çok da mümkün değil. Gazeteciler halen gözaltı, tutuklama, soruşturma, dava ve hapis cezaları gibi baskı aygıtlarıyla yüz yüze kalıyor. Tüm bunlarla tek tek basın emekçileri değil bir bütün olarak gazetecilik hedef alınıyor. Amaç, doğru habercilik yerine yandaş gazetecilik yaratmak, basını toplumun faydası için değil iktidarın propagandası için kullanmaktır.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün geçtiğimiz günlerde yayınladığı genelge de basın özgürlüğünü kısıtlayacak yeni bir adım oldu. Genelgede eylemlerde ses ve görüntü almanın yasaklanması istendi. Buna gerekçe olarak da “Polislerin özel hayatının ihlal edilmesi” gösterildi. “Eylemlerde görev almak özel hayatın neresinde duruyor” diye sormak istiyoruz. Hatırlatmak isteriz ki daha önce alınan ses kaydı veya görüntüler birçok olayın açığa çıkmasını sağlamıştı. Örneğin, 2017 Diyarbakır Newrozu’nda görüntü almak yasak olsa tüm kamuoyu Kemal Kurkut’u bir canlı bomba olarak bilecekti. Ancak çekilen fotoğraflarda 22 yaşındaki Kemal’in üzerinde bırakalım bombayı, elbise bile olmadığını gösteriyordu. Bu örnek bile genelgenin hayata geçirilmesi durumunda basın özgürlüğünün daha fazla kısıtlanabileceğini gösteriyor. Bu açıdan genelge geri çekilmeli ve basın çalışmaları yasaklanmaktan vazgeçilmelidir.
Gazeteciler, halkın gözü ve kulağıdır. Yapılan her haberde toplumun olan biteni görmesi ve duyması sağlanıyor. Bu yüzden basına yönelik her engel toplumun haber alma hakkının engellenmesi anlamına da geliyor. Yasaklamalar ve sansüre ilişkin çarpıcı iki örneği dikkatlerinize sunuyoruz. Türkiye’nin tek kadın haber ajansı JinNews’in haberlerini paylaştığı internet sitesine sadece Nîsan ayı içerisinde tam 9 kez erişim engeli getirildi. Yine Mezopotamya Ajansı’nın sitesi de bir ay içerisinde 5 kez erişime engellenerek hukuksuz bir uygulamaya imza atıldı. Daha da ilginci bir alan adının erişime kapatılması için bazen iki ayrı mahkeme farklı günlerde, farklı kararlar alarak hukuksuzluğun boyutunu başka bir yere taşımışlardır. Ancak bilinmeli ki basın özgür çalışamadığı zaman toplum karanlığa gömülür. Hak ve özgürlükler de o karanlıkta kaybolup gider.
Tutuklu meslektaşlarımızın durumu da basın özgürlüğünü yaralayan en temel faktörlerden biri olmaya devam ediyor. Çok sayıda gazeteci mesleki faaliyetlerinden dolayı halen cezaevinde tutuluyor. Arkadaşlarımız terörize edilmeye çalışılsa da gazetecilik dışında bir pratik sergilememişlerdir. Bu hazırlanan iddianame ve yöneltilen suçlamalarda da net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tutuklu gazeteciler yaptıkları haberler, aldıkları röportajlar veya çektikleri görüntülerden dolayı cezaevinde tutuluyor. Ancak bu saydıklarımızın hiçbiri suç değil, gazeteciliği ortaya çıkaran mesleki faaliyetlerdir. İktidarın hoşuna gitmeyen haberleri yaptıkları için gazetecilerin tutuklanması hukuk ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle vakit kaybedilmeden cezaevlerindeki tüm gazeteciler serbest bırakılmalı, meslektaşlarımıza yönelik gözaltı ve tutuklamalara son verilmelidir.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü geride bırakırken, hak ihlallerinin olmadığı özgür ve demokratik bir ortam diliyor, tüm meslektaşlarımızın gününü tekrardan kutluyoruz.