Dünya olarak zor bir dönemden geçmekteyiz. Özellikle yeni yılla birlikte Çin’den başlayıp neredeyse tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını, tüm insanlığı etkisi altına aldı. Her gün yeni vaka ve ölüm haberleri gelmeye devam ederken, salgının yaygınlığındaki artış da sürüyor.
Ülkemizde de koronavirüsün yarattığı etki her geçen gün daha da büyümektedir. Vaka sayıları artıyor, ölümler çoğalıyor. Sağlık sistemindeki eksiklikler ve hükümetin aldığı tedbirlerin yetersizliği salgının hızlı bir şekilde yayılmasının önünü açıyor.
Tabi bu durumdan en çok etkilenen kesimlerin başında yine gazeteciler gelmekte. Her koşulda çalışmak zorunda olan ve yaşanan gelişmeleri anı anına kamuoyuna duyurmaya çalışan gazeteciler, önlemlerdeki yetersizliklerin de yardımıyla daha da büyük bir risk altında. Gazeteler, internet siteleri, televizyonlar kendilerince kimi tedbirler alsalar da bunun yeterli olmadığını söyleyebiliriz. Bu nedenle hem yetkili kurumların, hem de basın ve medya kuruluşlarının gazetecileri koruyacak tedbirleri geliştirmelerini talep ediyoruz.
Geride bıraktığımız Mart ayı her ne kadar koronavirüs gündemli bir ay olarak bilinse de gazetecilere yönelik hak ihlalleri hızından bir şey kaybetmedi. Şubat ayının sonu ve Mart aynının başı itibariyle çok sayıda gazeteci arkadaşımız gözaltına alınarak tutuklandı. Kamuoyunun çokça gündemine gelen Libya’da hayatını kaybeden MİT mensubuyla ilgili haber yapan gazeteciler bir anda hedef haline getirildi ve haklarında soruşturma başlatıldı. Oda TV, Yeni Yaşam Gazetesi ve Yeniçağ Gazetesi çalışanları, bu dosya kapsamında gözaltına alınıp tutuklandı. Tek suçları devlet tarafından gizlenen bir gerçeği kamuoyunun dikkatine sunmak olan gazeteciler, tüm tepki ve itirazlara rağmen halen cezaevinde tutulmakta. Bu yaklaşım basın ve ifade özgürlüğüne vurulmuş ağır bir darbedir.
Mart ayında cezaevindeki gazeteciler yine en önemli konuların başında geliyordu. Yeni tutuklamalarla cezaevindeki gazetecilerin sayısı artarken, gerçekleşen tahliyelere rağmen soruna köklü bir çözüm bulunmasına dönük çağrılar yanıtsız kaldı.
Koronavirüsün toplumu bir bütün olarak tehdit ettiği bir süreçte en riskli alanların başında cezaevleri geliyor. Toplumda cezaevlerinin boşaltılmasına dönük bir beklenti oluşurken, yeni infaz yasasında düşünce ve ifade özgürlüğünü esas alan herhangi bir düzenlemenin olmayışı kaygıları artırdı. Gazetecilerin yargılandığı hususlar “terör suçu” kapsamına alınarak, yapılan yeni düzenlemenin dışında tutulmuştur. Bu durum meslektaşlarımızın hayatının hiçe sayılması anlamına gelmektedir. Buradan tekrardan çağrıda bulunuyoruz; yeni infaz düzenlemesinde eşitliğin esas alınarak, cezaevinde bulunan tüm siyasi mahpusların ve özellikle de gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz.
Koronavirüsün Türkiye’de görülmeye başlandığı 11 Mart’tan sonra yine ilginç baskı, gözaltı ve soruşturmalara tanıklık ettik. Virüsün yayılması ve yeteri önlemlerin alınmamasına ilişkin sosyal medya hesaplarından haber, veri ve bilgi paylaşımında bulunan gazeteciler ve çok sayıda sosyal medya kullanıcısı hakkında soruşturmalar başlatıldı, gözaltılar gerçekleştirildi. Bu yaklaşım da gösteriyor ki, devlet herhangi bir karşı sese tahammül edemiyor ve bir an önce o sesi bastırma girişiminde bulunuyor. Bu durum toplumun bir bütünen bastırılmak, sesinin kısılmak istendiğinin, açık göstergesidir.
Gazeteciler Mart ayı içerisinde yine çok sayıda soruşturma, dava ve cezalarla karşı karşıya kaldılar. Bu yöntemle gazetecilerin kamuoyuna aktarmak istediği bilgilerin engellenmeye çalışıldığını biliyoruz. Ancak şunu söylemekte yarar var; gazeteciler ne pahasına olursa olsun, konuşmaya, söylemeye, yazmaya ve halkı bilgilendirmeye devam edecektir.
Dün (6 Nisan), Öldürülen Gazeteciler Günü’ydü. Türkiye, öldürülen gazeteciler sıralamasında dünyada liste başında bulunan ülkelerden biri. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne muhalif yazılarıyla tanınan dönemin Serbesti Gazetesi Çalışanı Hasan Fehmi Bey’in 6 Nisan 1909’da Galata Köprüsü’nde öldürülmesinden bu yana Türkiye’de onlarca gazeteci öldürüldü. Özellikle 90’lı yıllarla birlikte çok sayıda Kürt ve muhalif gazeteci “faili belli” cinayetler sonucu katledildi. Öldürülen Gazeteciler Günü münasebetiyle bir kez daha katledilen gazetecileri anıyor, Apê Musa’dan Ferhat Tepe’ye, Metin Göktepe’den Hrant Dink’e katledilen tüm gazetecilerin takipçisi olduğumuzu yineliyoruz.
Aşağıda Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin her ay düzenli yayınladığı “Gazatecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu”nun Mart ayı verilerini dikkatlerinize sunuyoruz. Raporumuzda rakamsal verilerin haricinde yaşanan ihlallerin ayrıntılarını da bulacaksınız.
Koronavirüs salgını nedeniyle içinde bulunduğumuz zor dönemi geride bırakacağımıza olan inancımızla, hak ihlallerinin yaşanmadığı, baskının olmadığı, gazetecilerin özgürce yazabildiği bir gelecek diliyoruz. Ayrıca tüm gazetecileri baskı ve yıldırmalara karşı dayanışma içerisinde olmaya çağırıyoruz. Unutulmamalı ki; #GazetecilikSuçDeğildir