Değerli basın emekçileri;
Dünya çapında ve başta da ülkemizde gazeteciler zor dönemler yaşıyorken, bir grup gazetecinin bir araya gelerek oluşturduğu Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin kuruluşunu ilan etmek amacıyla bir aradayız. Basın ve medya alanındaki sorun ve sıkıntıların alabildiğine artış gösterdiği, örgütlü gazeteci yapılarının zayıflatılmak istendiği böylesi bir süreçte derneğimizin kuruluşunun bu mecraya bir soluk getireceği inancındayız. Türkiye’nin her tarafında örgütlenmeyi ve gazetecinin haklarını her platformda savunmayı önüne hedef olarak koyan derneğimiz, yürüteceği çalışmalarla da görülmeyeni gösteren, duyulmayanı duyuran bir çalışma perspektifi ile önemli faaliyetlere imza atacaktır.
Değerli arkadaşlar;
Dünyanın her yerinde gazeteciler, baskı cenderesinin altında çalışmak zorunda bırakılıyor. Gazetecilerin tutuklanmadığı, saldırıya uğramadığı, sansüre maruz kalmadığı ülkelerin sayısı azımsanmayacak düzeyde. Demokratik açıdan en ileride olduğunu öne süren ülkelerde bile basın emekçilerinin hedefte olduğuna tanıklık ediyoruz. Özellikle gerçeğe sırt çevirmiş iktidarlar, toplumları karanlığa gömmek için gazetecilere baskının her türlüsünü uygulamakta ve medyayı susturmaya çalışmaktadır. Şüphesiz, bu saldırı ve baskıların temel amacı, basının halkın dili değil iktidarların dili olmasını sağlama hevesinden kaynaklıdır.
Türkiye’ye geldiğimizde ise, ne yazık ki gazetecilere yönelik baskılar katmerleşerek farklı bir boyut kazanıyor, baskılar alabildiğine artıyor. Gözaltı ve tutuklamalardan tutalım, tehdit ve saldırılara kadar her şey gazetecilere mubah görülüyor. Baskının dozajı o kadar artırılmış durumda ki, gazetecilerin sahada çalışması neredeyse imkansız hale getirilmiş durumda. Eline mikrofon, kamera ya da fotoğraf makinesi alıp haber peşine düşen gazetecilerin önüne bin bir zorluk çıkarılıyor. Gazetecileri sahadan koparmak için her türlü yol deneniyor. İktidarın belirlediği çizginin dışına çıkan hiçbir gazeteci rahat çalışma imkanı bulamıyor. İktidar medyasına dahil olmayan gazeteciler, sahaya çıktığında ya haber takip etmeleri engelleniyor, ya da gözaltı tehdidine maruz kalıyor. Gazeteciler bazen dışarıda çekime başlamadan bile müdahaleye maruz kalabiliyor. Bu durum gazetecilere nasıl yaklaşıldığının en büyük örneklerinden biri olarak önümüzde duruyor.
Basın özgürlüğünü yaralayan örneklerden biri de tutuklu meslektaşlarımızın durumudur. Türkiye, bu konuda tüm dünyada birinci sırada yer alıyor. Yüzü aşkın basın emekçisi şu an özgürlüklerinden yoksun bırakılmış durumdadır. Gazetecilerin tutuklanma sebebi tamamen mesleki faaliyetlerinden kaynaklıdır. Yaptığı haberleri sosyal medya hesaplarından paylaştığı için bile cezaevine gönderilen meslektaşlarımız var.
Hazırlanan iddianamelerde bile suçlamalar tamamen gazetecilik faaliyetlerinden oluşurken, iktidar gazetecileri illegalize etme çabası içerisindedir. En son geçtiğimiz ay tutuklanan meslektaşımız Aziz Oruç örneğinde de görüldüğü gibi, gazeteciler kolaylıkla ‘terörist’ ilan edilmektedir. Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; Aziz Oruç’un da tutuklu diğer meslektaşlarımızın da gazeteciliğine tanığız. Tüm tutuklu gazeteciler bir an önce serbest bırakılmalıdır.
İktidarın yaklaşımı, baskılar ve basın özgürlüğü açısından yaşananlar bizlere gösteriyor ki Türkiye, gazeteciler için bir cezaevi konumundadır. Bu durum cezaevinde olmayan gazeteciler için de geçerliliğini korumaktadır. Çünkü dışarıdaki gazeteciler de özgür bir ortamda mesleklerini icra etme imkanı bulamamaktadır. İktidara yakın yayın organlarında çalışmadıkları için yüzlerce gazeteci basın kartları ellerinden alınarak tamamen işlevsiz hale getirilmeye çalışıldı. Son beş yıl içerisinde iptal edilen basın kartı sayısı 3 bin 804 olarak kayıtlara geçti. Sadece 2019 yılı içerisinde yüzlerce gazeteci işten atılarak, işsiz bırakıldı.
Bunun yanında sansür ve yayın engelleri adeta olağan bir hale getirilmiş durumda. Yüzlerce internet sitesi yayınladıkları içerikler nedeniyle sansüre ve kapatmaya maruz kaldı. Dünyaca ünlü internet ansiklopedisi Wikipedia, Türkiye’de tam üç yıldır yasaklı. Binlerce sosyal medya hesabı, ilgili kuruluşlara uygulanan baskılar sonucu kapatılarak sansürleniyor. Sosyal medya hesaplarından paylaşım yapan yüzlerce kişi soruşturma, dava ve cezalandırmalara maruz kalıyor.
2019 yılı da gazeteciler açısından açıklamamızın başından bu yana bahsettiğimiz hukuksuzluklarla geçti. Koca bir yıl boyunca tek bir gün bile baskı olmadan geçmedi. Gözaltı ve tutuklamalar 2019 yılı boyunca eksik olmadı. Saldırı, tehdit, engelleme ve sansürler de yıl boyu devam etti. Birazdan açıklayacağımız yıllık raporumuz, basına yönelik baskının ve gazetecilere yönelik hak ihlallerinin ne denli büyük olduğunu bir kez daha gözler enine sermektedir. Raporumuzda yer alan veriler şu an Türkiye’de basın özgürlüğünden bahsetmenin mümkün olmadığını bir kez daha göstermektedir.
İşte tam da böylesi bir ortamda derneğimizin kuruluşunun daha da önemli bir hale geldiğini düşünüyoruz. Gazeteciliğin boğulmak istendiği bir dönemde mesleğimize nefes aldırmak ve meslektaşlarımızla dayanışmak amacıyla yola koyulmayı bir görev bildik. Yapacağımız bütün çalışmalar toplum odaklı olacaktır. Atacağımız her adımda gerçeği gün yüzüne çıkarmak için çabalayacağımızın sözünü veriyoruz. Buradan tüm meslektaşlarımızı da derneğimizin çatısı altında toplanmaya çağırıyoruz. Birlik olduğumuz takdirde hem baskıları aşacağımıza hem de mesleğimizi daha rahat icra edeceğimize inanıyoruz.