Ziya Ataman'ın 01 Haziran 2022 tarihli mektubu

Ziya Ataman

Ziya Ataman'ın 01 Haziran 2022 tarihli mektubu

Bugünlerin sıkı tecridi sebebiyle bizlerde boy gösteren unutkanlık okuduğumuz kitapların da içeriğini unutturur oldu artık. Düşüncelerimize, duygumuza günün yirmi dört saati uygulanan suikastlar bu çekilmez durumumuzu daha da katlanılmaz kılıyor. Yalan bombardımanına tabi tutulmamızı da eklersek bu duruma, tam felaket halini almış gidiyor. Asıl konusundan saptırılan gerçekler gün yok ki daha da yalana batırılmasın. Toplum adeta hafızasız kılınıyor. Turfanda zamansız olduğunu salık verip iki adet domates ile yetinmemizi söyleyenler, petrol ofislerinde oluşan kuyrukların araba bolluğundan olduğunu belirtenler, servis ücretlerimiz olmasa bile geçtiğimiz yola bakıp içimizin ferahlamasını buyuranlar, bizlere Bakara suresinden alıntı yapıp; ‘Rabbimizin bizi açlıkla sınayacağını’ söylüyorlar. Peki ya onları!

Ne çok çelişki! Rabbimiz bizi açlıkla sınıyorsa Konya Mebusu neden ülkede yokluğun olmadığını, her şeyin bolluk içinde olduğunu belirtiyor? Neden kilo ile et alamadığımız için bizlere koyun kesmemizi söylüyorlar? Ama hakkın var bunları demeye. Zira biz adedi 120 TL olan karpuzu alamayacağımız ve yiyemeyeceğimiz için balkonda yetiştirmek için akıl verenlerimiz çok oluyor. Bunları sizler dışarıda yaşıyorsunuz ve neler çektiğinizi bizler burada, dört duvar arasında tam anlayamayız. Fakat aynı havayı soluyor, aynı gökyüzünü paylaşıyoruz. Acılarımız, sıkıntılarımız neredeyse aynı. Lakin burada dört duvara ek duvarlar örülüyor. ‘Gözlerdeki ışıltının’ hikmeti buraya gelene kadar her şeyimiz karanlığa gömülüyor.

Bu zamanda fikir sahibi olmakta zorlanan halk giderek düşünme, sorgulama ve yargılama yetisini kaybediyor. Böyle olmasını umdukları topluma her istediklerini yaptırabiliyorlar. Bu durumun oluşmasında en büyük sebep her şeye razı gelen kesimdir. Ve ne yazık ki ülkemize ihracı çok olan bir yaklaşımdır. Buna özet olacak durumu bir kitaptan alıntılamıştım. (Ne yazık ki kitap ismini de unuttum.) “ Baskıcıların o kadar göz göre göre yalan söylemelerinin sebebi tabanlarının ahlakını bozmak ve suç ortağı haline getirmektir. Biliyorlar ki ertesi gün o yalanın tam tersini söyleyecekler ve taban buna ‘ne büyük taktik deha’ diyerek bir kez daha alkışlayacaklar." ve sonra her şey üst üste. Kuş sütünün eksik olmadığı masalara poz vermeler art arda. Ve bizler, daha esamesi okunmadan zammın, büyük yükünü bu ticarethanede sırtlıyoruz. Belki de zam ne zaman olacak bizler sizlere haber verebiliriz. Şekerin ilk artırımında (5,50) şoke olmuşsanız da bizler burada 13,50’ye alıyorduk. Ve bunun gibi nice yükler. Bunlar oluşurken her sofradan da eksilmeler yaşanıyor elbet. Fakat burada gönlümüzce ve sağlıklı yiyebileceğimiz bir günümüz olmadı ne yazık ki. Azdı, daha da azaldı. Ve şimdi de kalem eksikliğine gidiliyor. Zaten yetersiz besinden yıpranmış bina gibi bir bir dökülüyor tutsaklar. Bir de bu üstüne geldi. Sonumuz hayır ola!

Adaletten bahsetmeyeceğim. Zira en çok bahse konu olan ve kulak arkası edilen bir mekân burası. Her  şey gönüllerince. Fakat unutmayalım ki pandeminin başında herkes bizim gibi mahpusluk yaşamını tattı. Ve itirazları da cabası. Ama zaman aktı ve bu yaşamın katlanılmaz yanları unutuldu. İşte, bizim yaşadığımızın sadece giriş kapısıydı o yaşananlar. İçerisi ise çok karanlık! Bu itiraza sevk eden Elie Wiesel adında bir yazar oldu. Bir pasajında şöyle anlatır: “ Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.” der. Ben de burada bu duruma itiraz ediyorum. Ya hep beraber uyku öncesi manda yoğurdu, Medine hurması, yulaf ezmesi ve çam balının karışımıyla karnımızı doyurup uyuyacağız ya da pazarlarda arta kalan ezilmiş meyve sebzeleri gözü yaşlı alacağız. Elbet ben bu karışımı merak edenlerdenim. Ve herkesin de aynı şekilde olmasını isterim.

01-06-2022

Saygılarımla

Ziya Ataman

Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi/ VAN

Not: Bu sürede kitap ihtiyacımız çok oluyor. Gönderebilirseniz çok mutlu olurum. Gönderenlere şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum.