Merhaba Değerli Meslektaşlarım,
Adana F Tipi Hapishanesi’nden selam ve sevgilerim gönderiyorum, iyi olmanızı umut ediyorum. Biz, halkın tüm kesimlerine dayatılan açlık, yoksulluk ve adaletsizliğe rağmen iyiyiz.
Değerli mektubunuzu, 24 Aralık 2021 tarihinde aldım. Öncelikle ilginiz için teşekkür ediyorum. Mektubunuzu cevaplamakta biraz geciktim. Bu gecikmenin birçok nedeni var. Örneğin; yargılandığım davalardan bir tanesinin karar duruşması vardı. Hepimizin artık ismine aşina, yaptığı hukuksuz yargılamalar tanık olduğumuz İstanbul 14. ACM’de görülen davada, hakkımda “12 yıl hapis cezası” verildi. Üstelik bu, şuan İstanbul 14. ACM başkanı olan Akın Gürlek’in hakkımda verdiği ilk hüküm değil. İstanbul 37. ACM başkanı iken 10 yıl, İstanbul 14. ACM’de görülen bir başka dosyada da 4 yıl 9 ay 15 gün ‘hapis’ cezası vermişti. Ve bu hükümlerin hepsinin, gazetecilik faaliyetleri ile doğrudan ilgisi var. Sadece son ‘hapis cezası’ ile ilgili “örgüt üyeliği”ne dayanak olarak gösterilen belge; davaya konu olan dönemde Sorumlu Yazıişleri Müdürü olduğum “Halk İçin Mühendislik Mimarlık” dergisine abone olan tutsakların isim ve adreslerinin olduğu liste. Ve bir de kim olduğu- hatta olup olmadığı belli olmayan, mahkeme huzurunda dinlenmeyen, kendisine ulaşılamayan Gizli Tanık iftirası.
Gecikmemin bir başka nedeni ise; hastane-mahkeme sevklerimde, askerin “ağız içi arama” dayatması. Kronik bağırsak hastalığı olan Crohn, leğen kemiğimde ve sağ elimde kist, mitral yetersizliği, migren ve beyinde pıhtı olduğu şüphesi gibi hastalıklarım olmasına rağmen ve kontrol-tedavilerimin sürekli ve gecikmeksizin yapılması gerekirken, 2021 yılının Temmuz ayından bu yana hastaneye (ve mahkemeye) götürülmüyoruz. Elle, metal detektörle, metale karşı duyarlı kapıdan geçtiğimiz halde, askerin keyfi ve hukuksuz bir şekilde “ağız içi arama” dayatmasına maruz kalıyoruz. Üstelik her gün onbinlerce insanın koronavirüse yakalandığı, 250 civarı insanımızın öldüğü bir dönemde, birçok ölümcül risk taşıyan hastalığımız olmasına rağmen; maskemizi indirmemiz, ağzımızı açıp dilimizi çıkarmamız dayatılıyor. Bu dayatma, açıkça cinayete teşebbüstür. Ayrıca tedavimizin engellenmesini protesto ettiğimiz için attığımız “Tedavi Hakkımız Engellenemez” sloganı nedeniyle, hakkımızda yıllara varan görüş cezaları veriliyor. Bu dayatma ve hukuksuzluğa karşı her gün resmi başvurular, suç duyuruları yapıyor, hakkımızda açılan disiplin soruşturmalı için savunma yapıyoruz.
Yaşadığımız keyfilik ve hukuksuzluklar, sadece Adana F Tipi Hapishanesi’yle sınırlı değil kuşkusuz. Çürümüş bir sistem, ülkenin tüm kurumlarına sirayet etmiş durumda. Hukuksuz yargılamalar, hak gaspları, hasta tutsaklar ve hapishanelerden çıkan cenazeler… Elbette bunlara karşı tek yol, mücadele etmektir. Ki bu mücadele, kimi zaman can bedeli oluyor. Tıpkı Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın bedenlerini ölüme yatırmaları gibi.
Sibel Balaç, Tekirdağlı bir özel eğitim öğretmeni. KHK’lerle ihraç edilen kamu emekçilerinin, mesleklerine geri dönebilmeleri için Ankara Yüksel Caddesi’nde yapılan eylemlerde defalarca gözaltına alındı, işkence gördü. Üstelik kendisi, KHK ile işten atılan bir kamu emekçisi olmamasına rağmen, “Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır.” sözünü, kendisine ilke edindi. Zulmedenler ise o “susmayan dili kesmek” istedi ve Sibel’i tutukladıktan sonra hukuksuz bir “yargılama” sonucu 8,5 yıl hapis cezası verdiler.
Zulmün karşısında susmayan Gökhan Yıldırım ise Ardahanlı. Katıldığı basın açıklamaları ve gizli tanık ifadeleri gerekçe gösterilerek o da tutuklanıp “yargılandı” ve 30 yıldan fazla “hapis cezası” verildi. O’nun da böylece “dilini kestiklerini” sandılar zulmedenler. Ancak kesilen diller daha gür bir şekilde çıktı.
Sibel ve Gökhan; gizli tanık iftiraları, sahte belgeler ile yapılan yargılamalar sonucu verilen “hapis cezaları”nın kaldırılması; ağır hasta tutsakların serbest bırakılması ve hasta tutsakların tedavileri önündeki engellerin kaldırılması; hapishanelerde yaşana tüm hak gasplarının son bulması talepleriyle, 19-25 Aralık 2021 tarihlerinde ölüm orucuna başladılar. Sibel ve Gökhan’ın talepleri, adaletin gerçekten olduğu bir ülkede çözümü çok basit talepler olup, ölümü göze almayı gerektirmezdi. Ancak Türkiye’de, en temel haklarımız için bile ölümü göze almak zorunda kalıyor insanlar. Elbette bu bir tercih değil, yasal-meşru tüm yolların tükendiği noktada, elde kalan tek yol maalesef.
Meslek onurunu ilke edinmiş değerli meslektaşlarım, Sibel ve Gökhan, gün gün ölüme yürüyor. Ve aralarına yeni isimler eklenmeyeceğinin hiçbir garantisi yok. Sibel ve Gökhan’ın ölmemesi; meslek onurunu satılığa çıkarmamış; yalandan değil gerçeklerden beslenen, kalemini ve ruhunu satmamış gerçek gazetecilere bağlıdır. Hapishanelerdeki ölümlerin nedeni, hastalık vb. değil; sessizlik, sansür ve çürüten duyarsızlıktır. Sadece Sibel ve Gökhan da değil, Aysel Tuğluk, Ali Osman Köse gibi yüzlerce hasta tutsak da gün gün ölüme yürürken, bırakalım manşet yapılmasını, birkaç santimetrelik haber dahi yapılmıyor. Yolu hapishanelerden geçmiş, hapishane gerçeğini az çok bilen gazeteciler dahi, bu hayati konuyla ilgilenmiyor, araştırmıyor. Yani gazetecilik ilkeleri, konu hapishaneler-devrimci tutsaklar olunca unutuluyor. “Havuz medyası”, “yandaş gazeteciler” üzerine yapılan değerlendirmeler, böylesi tarihsel bir süreçte, halktan, emekten, gerçeklerden yana gazetecilerin vicdanını rahatlatmamalı. Şu ya da bu nedenle yapılan otosansürün vebalini kimse almamalı üzerine.
Sizin aracılığınızla, gerçek gazetecilik, halk için gazetecilik yapan meslektaşlarıma çağrımdır; tarih, yalnız yaptıklarımızdan dolayı değil, yapmadıklarımızdan dolayı da bizi yargılayıp hükmünü verecektir.
Gerçek çok güçlüdür. Halkımız gerçekleri öğrendiğinde harekete geçecek, hapishanelerdeki zulüm ve ölüm son bulacaktır. Tarih bilinci olan, halkın gücüne inanan ve güvenen tüm meslektaşlarımın beni anlayacağından eminim.
Değerli meslektaşlarım, Sibel ve Gökhan’ı size emanet ediyor, seslerini, tüm sağır kulaklara duyuracağınıza yürekten inanıyorum.
Selam ve sevgilerimi gönderiyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
22 Şubat 2022
Fatih Özgür AYDIN / Kamu Emekçileri Cephesi Dergisi Sorumlu Yazıişleri Müdürü
Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi / ADANA