Elif Ersoy'un 26 Ocak 2022 tarihli mektubu

Elif Ersoy

Elif Ersoy'un 26 Ocak 2022 tarihli mektubu

Değerli Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Ailesi Merhaba,

Cevabınızı “03 aralık Cuma” günü almıştım; zamanımı daha çok dilekçelere ayırmak durumunda olduğum için ancak yetişebildim kusura bakmayın lütfen. Evet, gündem yoğun, çalışmalarınızdaki yoğunluğu tahmin edebiliyor, kolaylıklar ve başarılar diliyorum sizlere. Sevgi ve saygılarımla her anlamda iyi olmanızı diliyorum öncelikle. Emekleriniz ve verdiğiniz bilgiler için de teşekkür ediyorum.

Yıllardır beton ve demir yığınının içinde yaşamaktan ve buraların sert hava koşullarından kaynaklı eklem ağrılarım oluyor, her ne kadar bu ağrılara kendimi alıştırsam da eklem yerlerindeki şişlikler zaman zaman günlük işlerimi halledebilmemde bana engel oluyor. Dişim kırıldığı için dolgu yaptırmak durumundayım, sol tarafımı dişim ağrır kaygısıyla kullanmıyorum. Diş hastanesine gitmek için randevu aldım ancak kapıda asker aramasıyla karşılaştım; bu uygulama normalde yoktu. Eğer ağrırsa kendi kendime bir yöntemini bulup dişimi çekmek zorunda kalacağım, başka çarem yok. Sağlık durumum bu şekilde değerli arkadaşlar. Genel anlamdaysa buraların sorunu bitmiyor. Şimdi hangisinden başlasam, neyi anlatayım diye düşünüyorum.

-11 Ocak Salı, 12 Ocak Çarşamba, 13 Ocak Perşembe tarihli gazetelerim, toplu halde 14 Ocak Cuma günü saat 16;26’da tarafıma verildi. Bugün günlerden 26 Ocak Çarşamba ve önceki günlere ait Pazartesi ve Salı tarihli gazetelerim henüz verilmedi. Hani Vizontele filminde belediye başkanı diyor ya; “bize ulaştığında haber şehirde çoktan unutulmuş oluyor” anlayacağınız buralarda da aynı durum söz konusu. Oysa başka hapishanelerde gazeteler aynı günün akşamı getiriliyormuş tutsaklara. Televizyon kanalları ise bazen fırtınadan kaynaklı tamamen kapanıyor yani üç dört gün boyunca hiç televizyon izleyemediğimiz oluyor. Zaten var olan televizyon kanalları da az; Halk Tv, Tele 1, KRT Tv, TRT Kurdi gibi kanallar yok, oysa çoğu hapishanede var.

“Kurumun asayiş güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren terör ve çıkar amaçlı suç örgütü mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış bilgilerin, tehdit hakareti içeren mektup, faks ve telgraf hükümlüye verilmez.” denildiğinden bahisle, mektubun gönderilmediği,

Bahse konu mektup infaz hakimliğince celp ve tetkik edildiğinde mektup içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek mahiyette ifadelerin bulunmadığı,  asayiş ve güvenliği tehlikeye düşürecek mahiyette bir tespitin olmadığı anlaşılmakta… itirazının kabulüne, mazkur kararın iptaline karar vermek gerekmiş ve aşağıda gösterilen hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM; Hükümlünün itirazının KABULÜNE, İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı’nin 23.12.21 tarih ve 2021/565 sayılı karasın İPTALİNE karar verildi.”

Yani arkadaşlar, bir yerden sonra artık mahkemeler bile bizi haklı bulmak zorunda kalıyor. Çünkü iletişim ve haberleşme yasağı olmadığı halde, yazımda geçen “bir kelime” bile buluttan nem kapmalarına yetiyor.

Yine, dışardan ve başka hapishanelerden, Ocak ayı içerisinde elime ulaşan mektuplardan, bazılarının kısa alıntısını paylaşmak istiyorum:

“Daha önce sana yazıp postaya vermiştim. Anlaşılan o ki mektup eline ulaşmamış, eee ne diyelim elbet bizim de günümüz gelecek.”

“Biliyordum mektubumu ve çıktıları sana vermeyeceklerini.” “ Zaten sana verilmeyen çıktıların bir bölümü bana yazdığın mektuplar veya başkalarının yazdığı mektuplardan seçmelerden oluşuyordu.”

“Temmuzda sana mektup da yazmıştım. Ulaşmıştır umarım.” (ulaşmadı)

“Faksını almıştım. Sana mektup da yazdım, topluca da yazmıştık. Sanırım alamadın.”

“Eylem’lere mektubun geldi. Bize de yazdığını söylemişsin. Elime ulaşmadı, haberin olsun…”

Evet arkadaşlar, bu alıntıladıklarım yalnızca “Ocak” ayına ait olanları ve yalnızca bildiklerim.

-Kargo sorunu da devam ediyor arkadaşlar; sadece Bünyan PTT ile sürdürdüğüm yazışmaların evrakı neredeyse bir kitap halini aldı diyebilirim. Aileme (İstanbul’a) gönderilmek üzere postaya verdiğim mektuplarım sorunsuz bir şekilde alıcıya ulaşırken, kargo paketleri iade geliyordu. Neyse ki sonunda, adresin PTT memuru tarafından eksik ve yanlış kaydedildiği tescillendi. Savcılık ve hatta hapishane idaresi de beni haklı buldu! Şimdi uğramış olduğum zararın telafisi için PTT müdürlüğünden cevap bekliyorum. Bir tık da olsa kazanım elde etmiş olduk, değil mi? Sonuçta benim adım “Gazeteci” ama buraları kendi malikanesi gibi görenler baş edemeyeceklerini anlayınca pes etmek zorunda kalıyorlar, kendilerine iş çıktığından bunalabiliyorlar…

- Peş peşe kesinleşmiş olan ikişer aylık ziyaret görüşü yasağımdan kaynaklı, ikinci on dakikalık telefon görüşü hakkımdan yararlanamadım. Neyse ki 11 Ocak Salı günü ziyaret görüşü cezası bitti ve ben ikinci telefon görüşü hakkıma kavuşmuş olmanın heyecanındayken tüm hapishaneye bir karar dağıtıldı. Karar; ikinci telefon görüşü haklarımızın iptali yönündeydi! Ancak bu, kesinleşmiş yani Adalet Bakanlığı tarafından alınan bir karar da değildi. Tartışmalar bir süre uzadı ve sonuç olarak adli ve siyasi tutsaklar olarak BİZ KAZANDIK! Mahkeme bizi haklı buldu, şimdi 12 Ocak Çarşamba günü kullandığım telefon görüşü hakkımın telafisi için mahkemeden cevap bekliyorum. Umarım hakkımız iade edilir, çünkü sizler de çok iyi biliyorsunuz ki biz tutsaklar için “on dakika”lık telefon görüşü çok değerli, kıymetlidir.

- Az önce, gazetelerimin akıbetini sormak için mazgala indim, cevap: “Gazeteleri henüz görmedik! Bi bakayım yine de…” o arada; bugün yıkanması için çamaşırların alınıp alınmadığını sorduğumdaysa: “Çamaşır işiyle ilgilenen arkadaş hasta, gelemediğinden çamaşır odasının anahtarı da onda, o nedenle bugün çamaşırlar alınmayacak.” denildi. Evet, aradan çok zaman geçmeden bir “aksilik” çıkacağını öngörmüştük, ne yazık ki yine yanılmadık… Zaten hapishanenin çamaşır makinelere bozuktu aylardır, en sonunda ev tipi çamaşır makinesi aldılar. Artık iki haftada bir giysilerimizi veriyorduk yani çarşaflar, yastık kılıfı vs. hariç. Bunları kendimiz yıkıyoruz, üst kata serdiğimizdeyse buralar İstanbul Tarlabaşı’na dönüyor… Havalandırma neredeyse dize kadar karla kaplı, çatılardan ise buz sarkıtları uzanıyor havalandırmaya doğru, o nedenle alanımız iyice daralmış durumda. Çamaşır odası da kim bilir kaç ak kapalı kalır belli değil…

- Uyuşturucu satıcıları tarafından öldürülen Hasan Ferit Gedik’in mahkemesine katıldığım için “3,5” yıl ceza almışım arkadaşlar. “Almışım” diyorum çünkü şans eseri bu durumu mektup aracılığıyla arkadaşımdan öğrendim. Davaların seyrine dair bir bilgim yoktu, tarafıma tebligatta bulunmadılar. Mahkemenin dışında tutuldum hem de hakkımda üçbuçuk yıl ceza verilmiş, arkadaşım söylemese haberim olmayacak. Bunu da sizlerle paylaşmak istedim değerli arkadaşlar.

- Bildiğiniz üzere, gazeteci kimliğimden kaynaklı hakim Akın Gürlek tarafından “8 yıl 9 ay” hapis cezası almıştım. Şartlı bırakılmama 6 ay kalmışken tutukluluğum birkaç yıl daha uzayacak arkadaşlar. Çünkü hakkımda kesinleşmiş olan disiplin cezaları var. En son ben açlık grevimin 43. Günündeyken “11 gün” hücre cezası verdiler. Yani hücrede kalmanın da ötesinde, yalnızca 11 günlük hücre demek, tutukluluğumun 1 yıl daha uzayacağı anlamına geliyor. Tutuklu olduğum dosya hala Yargıtay’da bekliyor. Cezam onaylansa bile tahliye olmama 6 ay gibi bir zaman kalmışken hapishanede hakkımda açılmış olan disiplin soruşturmaları yüzünden çıkamayacağım.

Buralarda durumlar en yalın haliyle böyle arkadaşlar. Zarfın içine 16 TL’lik pul da eklemişsiniz teşekkür ederim, ancak öncekinde olduğu gibi bu da elime verilmedi yani kullanamıyorum, el konuldu. Sanırım depoya aldılar posta pulunu. Yine görüşmek üzere çalışmalarınızda ve tüm yaşamınızda kolaylıklar, başarılar diliyorum. Daima sağlıcakla kalın. Umutla…

*Mektubumu yarın 27 Ocak Perşembe günü postaya vereceğim.

26 Ocak 2022 Çarşamba

Elif Ersoy
Kadın Kapalı Hapishanesi Bünyan / KAYSERİ