Elif Ersoy
Değerli Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Emekçileri Merhaba,
Nasılsınız? Göndermiş olduğunuz “Dört Duvar Arasında Gazeteciler” adlı kitap kuruma ulaştı, çok teşekkür ederim, ancak kitabın tarafıma teslim edilip edilmeyeceği kararı, bayramdan sonraya kaldı ve hala kitabım verilmedi. Aslında, kitabın kuruma geldiği gün, inceleyip verebilirlerdi, bunun için ısrar ettim ancak dediğim gibi bayramdan sonraya bırakıldı.
Sevgili DFG Emekçileri, bu mektubumu size “24 Temmuz Basın Bayramı” arifesinde yazıyorum. Tam beş yılını hapishane sürgünleri ile doldurmuş bir meslektaşınız olarak, basın bayramımızı kutluyorum! Adet yerini bulsun değil mi? “05 Mayıs” tarihinden beridir tekli hücrede tutuluyorum; ilk ay televizyon verilmediği için gündemden epey uzak kaldım. Haftalarca verdiğim çaba sonucunda, nihayet depodan televizyonumu alabildim. Gazetecilerin evlerine ve gazetecilerin işyerlerine yapılan baskında çok sayıda gazetecinin gözaltına alındığına dair gazeteden haberleri takip etmeye çalıştım. Öncelikle, bu duruma çok üzülüp, öfkelendiğimi belirtmek isterim. Geçmiş olsun dileklerimle yanınızdayım. Böylesi zamanlarda toparlanmak güç olur; umarım sağlığınız-sıhhatiniz yerindedir. Gözaltı sürelerini de uzattılar sürekli. Ve tutuklananlar da oldu. Tutuklanan arkadaşların adlarını ve götürüldükleri hapishane adreslerini tam olarak bana yazarsanız sevinirim.
Beni soracak olursanız, sağlık sorunlarım günbegün ilerliyor, ağır müebbet koşullarında tutuluyorum, sadece “1 saat” havalandırma hakkı tanınıyor, günün geriye kalan 23 saatini de iki adımlık, güneş bile görmeyen hücrede geçiriyorum. Bana verilen cezanın yatarını doldurmama rağmen, dosyam hala Yargıtay’da bekletiliyor, sevkim de yapılmıyor…
Buralarda dilekçelere çoğunlukla cevap verilmez. Uzun bir zamandan sonra ilk kez idare görüşü için çağrıldım. Müdür görüşü talepli dilekçem, “saç boyası” üzerineydi. Buralarda saçlarımız daha da beyazladığı için boyamak şart oluyor. Neyse, sonuç olarak kadın hapishanesinde, sürekli kullanmış olduğum saç boyası rengi alımı yapılmayacakmış. Esas konuya geldiler, yine aynı gerekçeler (iyi halli olmadığım, hapishanelerdeki doluluk) öne sürülerek sevkimi yapmayacaklarını söylüyorlar. Söz konusu biz olunca, hep aynı gerekçelerle karşılaşıyoruz. “Madem DHKP-C örgüt üyesiyim ve adil bir şekilde kendimi ifade edemediğim halde beş yıldır hapishanelerde sürgün hayatı yaşıyorum, beni burada ağırlaştırılmış müebbet koşullarında izolasyona tabi tutamazsınız.” dediğimde sözlerim çarpıtılarak farklı yönlere çekiliyor. “Bu bölge sulak bir bölge de değil, kurak bir yer, niye sizi buraya getirdiler biz de anlayamadık. Erzincan Hapishanesi’ne ya da Samsun’a gönderelim sizi! Haa, eğer ben burada yapamıyorum diyorsanız bağımsızlar koğuşumuz var ya da PKK koğuşu?” denilerek kahkahalarla alay ediliyor. Beni sevk etmek yerine burada tutup bir yerlere sıkıştırma derdindeler. Oysa ben, başından beridir Kandıra, Gebze ya da Silivri Hapishanesi’ne götürülmek istiyorum. İstemediğim müdahaleyle karşılaşmam durumunda ve bu tecrit devam ettiği sürece tekrar açlık grevine başlamak durumunda kalacağım. Sağlık sorunlarım epey ilerlemiş durumda; fizik tedavi görmem gerekirken kelepçe sorunu yaşıyorum. Gün içerisinde temel işlerimi yapmakta güçlük çekiyorum, havalandırmaya 1 saat çıkarılıyorum. Pencerenin önündeyse demir parmaklıklar dışında ayrıca, siyah sık tel örgü var. Durumlar en yalın haliyle böyle arkadaşlar. Ama her şeye rağmen günümü verimli bir şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Açlık grevine girmek zorunda kalacağımı söylediğimdeyse; “bu kez hiç sevkin çıkmaz”, “sesini kimse duymaz” deniliyor. Yani biz ne yaparsak yapalım sana, sen hiçbir ses çıkarmayacaksın deniliyor. Bir yandan disiplin cezaları “sopa” olarak gösteriliyor. Bakalım başımıza daha neler gelecek…
Değerli DFG emekçileri, yine görüşmek dileğiyle, kendinize daima iyi bakın. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
19-07-2022
Elif Ersoy
Kayseri Kadın Kapalı Hapishanesi
Bünyan/Kayseri