Değerli DFG ailesi merhabalar!

Değerli DFG ailesi merhabalar!

Değerli DFG ailesi merhabalar!

Her birinizi canı gönülden selamlıyor, sonsuz sevgilerimi gönderiyorum. Çalışmalarınızda başarılar ve kolaylıklar diliyorum. Özgür yarınlarda buluşma umudunu koruyor, yineliyorum. 

Yürüttüğünüz çalışmaları yakından takip ediyor, yoğun emeklerinizden ötürü bir teşekkürü kendime borç biliyorum. Dışardaki mevcut atmosferde basın emekçisi olmak deyim yerindeyse ateşten gömlek giymektir. Doğruyu korkusuzca savunabilmek, yeri geldiğinde savunduğum doğrulara karşılık bedel ödemesini de bilmek gerekiyor. 
Biz bu ülkenin gazetecileri basından ziyade bir yaşama kültürü ediniriz. Yaşamı ve toplumsal değerleri canları pahasına savunmayı öğrendik. Yeri geldiğinde “yaşamı uğruna ölecek kadar çok sevdiğimizi” beyan ettik. Kulaklarımızdan akseden “yaşamak direnmektir” sözleriyle yetiştik. Bizler bu perspektifle yaşamak, basına ve gazeteciliğe baktık. Bu günlerde susturulmaya çalışılmamızın sebebi egemenlere angaje olmamamızdan ötürüdür. Bize düşen, dün olduğu gibi bugün de doğrularımızda ısrar etmektir. İçerde ya da dışarda olmak direnmeye engel teşkil etmez. Bilakis her yerde mücadele etmek gerekiyor. Bu inanç ve duyularımızla siz değerli DFG emekçilerini selamlıyor, sevgilerimi iletiyorum. 

Arkadaşlar! Bugünlerde dışardaki siyasi atmosfer gereği içerde olumsuz yansımasını yaşıyoruz. İnsanlık onurunu hiçe sayan keyfi ve hukuki yönelimlere dönük her zaman direndik, direnmeyi sürdüreceğiz. Tecrit sistemini adeta tüm zindanlarda kurumsallaştırmaya çalışıyorlar. İmralı’daki modeli genele yaymaya çalışıyorlar. Artık pandemi gibi gerekçeleri de var. Dışardan körelen reflekslerden cesaret alan bu düzen gün be gün çığırından çıkmaktadır. 

Bu bağlamda kısaca da olsa kimi hususlara dikkat çekmek gerekirse; 
1-    Çıkarılan yeni yasalarla ‘infazı bitmiş arkadaşlarımızın tahliye edilmemesi’ adaletin Türkiye de yerle yeksan olduğunun ispatıdır. Tahliyelerin yapılmaması siyasi (taraflı) koğuşlarda olduğumuza dayandırılıyor. Bu anlamda dolaylı olarak ‘ya teslimiyet ya da esaret’ denklemiyle hukuksuzluk dayatılıyor. Bununla ilgili ne baroların ne de basının ciddi bir çalışma yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Umarız ki bir an önce bu uygulamaların iptal edilmesine dönük gerekli başvurular yapılır. 
2-    Ailelerimiz tarafından gönderilen iç çamaşırı, çorap, terlik vb. gibi son derece yaşamsal malzemeler bizlere verilmemektedir. Kantinde satılan en kalitesiz malzemelerin yüksek fiyatlarla bizlere satmaya çalışmaları, işin içerisinde tekelci kliklerin ve rantçı hesapların oynandığını ispatlar.
3-    İki yıldır siyasi partilere, ABD ve Fransa büyükelçiliklerine, Adalet Bakanlığı’na, TBMM’ye, Avrupa Parlamentosuna, Birleşmiş Milletlere, CPT’ye, TTB’ye, İHD, TİHV vb. onlarca kuruma her hafta İmralı’daki tecrit sisteminin kaldırılmasıyla ilgili yüzlerce mektup gönderdik. 
4-    Hastane sevkleri çıkan arkadaşlarımız askerlerin arama adı altında onur kırıcı talep ve tavırlarını reddettiğimizden hastaneye gidemiyoruz.    

NOT: Yeni Yaşam Gazetesinin verilmemesi ile ilgili AYM’ye başvurduk. Tüm hukuksuzluklarla sonuna kadar meşru zeminlerde mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Olumlu bir kararın çıkmasını bekliyoruz.

Dört başlıkla sıraladığım önemli konuların hukuki taraflarının barolarla paylaşılması ve bu tür hukuksuzlukların sıradanlaşmaması, önemsizleşmemesi temel isteğimizdir. 

Değerli arkadaşlar! 
Bu yeni çalışmanızı önemli ve değerli bulduğumu belirtmek isterim. Bu haliyle gerek iletişimimizin düzenlilik ve süreklilik kazanması, gerekse de zindanlardaki koşulların dışarıya birinci ağızdan ulaşmasını sağlayacaktır. Tekrardan çalışmalarınızdan üstün başarılar diliyor, Mardin’den tüm arkadaşların selamlarını sizlere gönderiyorum.  
Sevgi ve selamlarımla. 

Abdulkadir Turay / Kapatılan DİHA eski Mardin Muhabiri.
E Tipi Kapalı Cezaevi / Mardin