İHD ve FIHD-OMCT: 149 medya kuruluşu KHK’lerle kapatıldı

06 Mayıs 2021
İHD ve FIHD-OMCT: 149 medya kuruluşu KHK’lerle kapatıldı

İHD ve FIDH-OMCT’nin yayımladığı insan hakları savunucuları, sivil toplum ve diğer bağımsız seslere yönelik baskılar hakkındaki serinin ikinci raporuna göre, OHAL sırasında bin 410 dernek, 109 vakıf, 19 sendika ve 149 medya kuruluşu mahkeme kararı olmaksızın KHK’ler ile kapatıldı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması İçin Gözlemevi (FIDH-OMCT), insan hakları savunucuları, sivil toplum ve diğer bağımsız seslere yönelik baskılar hakkındaki serinin ikinci raporunu yazılı açıklama ile yayımladı. Raporda örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan ve sivil alanının giderek daralmasına yol açan baskıcı uygulamalara yer verildi.

Raporda, FIDH üyesi Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın eski başkanı Şebnem Korur Fincancı ve diğer iki gazeteci ve hak savunucusunun, 14 yıla kadar hapisle yeniden yargılandığı Özgür Gündem davasının ikinci duruşmasının görüleceği hatırlatılarak, “Bu dava sivil toplum ve medyaya yönelik baskılar açısından sembolik bir önem taşıyor. Gözlemevi ve İHD, Türkiye Hükümetine, sivil topluma yönelik baskılara son verme ve demokratik bir toplumda sivil toplumun oynadığı temel rolü tanıma çağrısında bulunuyor. Ayrıca uluslararası aktörleri, Türkiye’deki sivil toplum ve hak savunucularına destek olmaya davet ediyor” diye belirtildi.

GİDEREK KÖTÜLEŞTİ

Türkiye’de sivil toplumun faaliyet gösterdiği ortamın 2013 yılından beri gittikçe kötüleştiğine dikkati çeken raporda, “Sivil toplumun farklı kesimleri 2013’ten çok daha önce de hükümetin baskılarına maruz kalıyorlardı ama 2013 yılındaki Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen protesto gösterilerinin ve hükümet ile PKK arasında yürütülen barış sürecinin 2015 yılındaki çöküşünün ardından baskılar giderek daha da ağırlaştı ve 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte kaygı verici boyutlara ulaştı. Türkiyeli yetkililer, darbe girişiminin ardından kalkışmayı bastırmak amacıyla OHAL ilan ettiler. Yedi kez uzatıldıktan sonra 18 Temmuz 2016 tarihinde sona eren OHAL’in doğurduğu sonuç insan haklarının ağır bir şekilde kısıtlanması ve sivil toplum alanının daralması oldu. Bu durum, OHAL’in kaldırılmasından sonra da çok değişmedi” ifadelerine yer verildi.

YARGISAL TACİZ

Sivil toplum aktörleri ve insan hakları savunucularının kriminalize edilmeleri ve yargısal tacize maruz bırakılmalarının yaygın bir uygulama haline geldiği belirtilen raporun devamı şu şekilde: “Söz konusu kişi ve gruplar, basın açıklamaları yaparak veya protesto gösterilerine katılarak dile getirdikleri her çeşit muhalif görüş nedeniyle ve sivil toplum etkinliklerine katıldıkları için haklarında ceza soruşturması veya kovuşturması açılması riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. OHAL ilan edilmeden evvel veya OHAL sırasında açılmış çok sayıdaki davadan, henüz sanıkların mahkumiyeti ile sonuçlanmamış olanlar dışındakilerin çoğu halen sürüyor. Sivil toplum aktörleri ile İHS’ler hakkında sürekli olarak yeni soruşturmalar açılıyor.

KRİMİNALİZE EDİLİYOR

Sivil toplum aktörlerinin işledikleri iddia edilen suçların hukuki zemini çeşitlilik gösteriyor. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanlar ise, Terörle Mücadele Kanunu’nda öngörülen ‘terör propagandası’, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen ‘örgütü üyeliği’, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ ve ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda öngörülen ‘kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme’ suçları. Özellikle Terörle Mücadele Kanunu, ‘terör’ kavramının çok geniş bir şekilde yorumlanmasına imkan veren muğlak ‘terör’ tanımı ve bu tanımın şiddet içermeyen eylemler de dahil olmak üzere pek çok farklı fiilin terörle bağlantılı addedilerek kriminalize edilmesine olanak tanıması nedeniyle, ulusal ve uluslararası aktörler tarafından ciddi bir şekilde eleştiriliyor.

KEYFİ TUTUKLAMALAR

Çok sayıda sivil toplum aktörü ve İHS açılan ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları kapsamında emniyet güçleri tarafından gözaltına alınma ve keyfi olarak tutuklanarak uzun süreler cezaevinde tutulma riski ile karşı karşıyalar. Uzun süreli tutukluluklar sivil toplum aktörlerini, İHS’leri ve eleştirel görüşler ifade eden kişileri cezalandırmak ve yıldırmak için kullanılan ek bir araç haline gelmiş durumda. Bazı istisnai yetkilerin OHAL kaldırıldıktan sonra da devam etmesi amacıyla Temmuz 2018’de yürürlüğe sokulan 7145 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesi terörle bağlantılı suçlarda, şüphelinin hakim karşısına çıkartılmadan gözaltında tutulabileceği süreyi dört gün ile sınırlıyor. Ancak bu sürenin iki defa, toplam 12 güne kadar uzatılabileceğini de hükme bağlıyor. 31 Temmuz 2021 tarihine dek yürürlükte kalacak olan bu geçici düzenleme, OHAL rejiminin fiilen sürdürülmesine olanak tanıyor. Öte yandan Anayasa’nın 19’uncu maddesi şüphelilerin hakim karşısına çıkartılmadan gözaltında tutulabilecekleri süreyi, olağan hallerde, dört gün ile sınırlandırıyor.

149 KURULUŞ KAPATILDI

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (OHAL Komisyonu) tarafından yayınlanan verilere göre OHAL sırasında bin 410 dernek, 109 vakıf, 19 sendika ve 149 medya kuruluşu mahkeme kararı olmaksızın, KHK’ler ile kapatıldı. KHK’ler önce Temmuz 2016’daki darbe girişimiyle ilişkili oldukları iddia edilen örgütleri hedef almış olsalar da sonradan insan hakları grupları da hedefe oturtuldu. Yukarıdaki sayılara, kadın ve çocuk hakları başta olmak üzere insan hakları alanında çalışan örgütler, kültür dernekleri, avukatlık dernekleri ve yoksullukla mücadele alanında çalışan dernekler de dahil. KHK’ler ile kapatılanlar arasında Çağdaş Hukukçular Derneği, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Mezopotamya Hukukçular Derneği başta olmak üzere 20 ilde kurulu 34 avukatlık derneği de bulunuyor. Söz konusu dernekler işkence ve kötü muamele mağdurları ile Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasakları sırasında mağduriyet yaşayan insanlar gibi en korunmasız durumdaki grupların vekaletlerini üstleniyorlardı.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı